Hrant ‘millet’ten sayılmadı!
Her fiilin, nefes almanın
bile ‘terör’ olarak tanımlanabileceği bir ceza sistemi
içinde,
etnik-dinsel-siyasal sebeplerle
örgütlenip bombalama, tehdit ve cinayet
‘terör’ sayılmadı. Yargıtay'ın
"gerekçeli" kararı da çıktı.
Açıklanan kısa karardan daha da vahim. Sayfalarca hataları gösterilebilir, ama analitik açıdan gidebileceğimiz yer hep aynı. Aslında, çok zaman önce, ilk karar verilince yazdığım bir yazıdan daha fazla söylenecek bir şey yoktu belki de. Ama işte insan duramıyor, bir işe yaramayacağını bilse de söylemek istiyor. O yazı: Dinibir uğruna giden Ermeni.
***
Yargıtay 9. Ceza Dairesi Hrant Dink davasında, faillerin " terör örgütü" değil
"sıradan örgüt" üyesi olduklarına karar verdi. Kararın sanıklara verilecek cezaları artırmak gibi olumlu,
arkasını aydınlatmak gibi amaçlar açısından olumsuz ayrıntıları, Mesut Hasan Benli’nin bugün
Radikal’deki haberinde var. Ek olarak belirteyim ki, “örgüt var” demek cezaları
artırsa da, “terör örgütü”ne göre infaz çok ama çok hafif kalıyor, malum.
**
Dosyada ‘terör örgütü’ bulunmamasının özel anlamı var.
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun ünlü birinci maddesiyle
başlayalım:
“Terör; cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma,
yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen
Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni
değiştirmek, Devletin ülkesi ve
milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin
varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak
veya ele geçirmek, temel hak ve
hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya
kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.”
Madde, Türkiye ceza sisteminde “terör” kavramı etrafında
oluşan mevzuatın ve içtihatların çekirdeği. Eleştiriler malum: O kadar geniş ve
belirsiz ki, içine girmeyecek eylem bulmak zor. Bu nedenle TMK’ya ve onun
atıfta bulunduğu TCK’ya dayanılarak verilen kararlardan AİHM ceza üstüne ceza
kesti.
“Terör” kavramının (tüm sorunlara rağmen) yürürlükteki hukuk
içinde çerçevesini ararsak, TMK’nın 7’inci maddesini de hesaba katarak, TCK’nın
302’inci maddesine gideriz. Bu üç madde ışığında kanun koyucu ve uygulayıcılar terörü
a) toprak birliği b) toprağın üstünde yaşayan nüfusun (yani millet’in ya da
ulus’un) birliği-dirliği ve c) hepsini
çekip çeviren devletin, yani egemenliğin birliği aleyhine eylemler olarak anlıyor.
Yargıtay Başsavcılığı tebliğinde, “Dink
cinayetiyle sanıkların kaos ve kargaşa yaratarak Anayasal düzeni değiştirmeyi
kalkıştıkları” görüşünü dile getirirken, bunu tekrar ediyordu. Tebliğname Dink’in
katillerinin fiilini, a) devlet b) millet c) toprak birliği-bütünlüğü aleyhine
fiil olarak tanımladı açıkça.
Şimdi, 2004’te bir lokantaya bomba atılmasıyla kendisini
ortaya koyan örgütün (Daire böyle kabul etti) Dink cinayeti dışında da tehdit
yöntemlerine başvurmuş bir örgütün, terör örgütü sayılmamış olmasının vahim
anlamına gelelim:
Daire kararını günlük dile tercüme edersek:
Etnik, dini ve siyasi saiklerle örgütlü cinayet, ‘toprağı,
milleti, devletiyle bölünmez bütünlük aleyhine’ değildir.
Suç örgütlerinin etnik, dini, siyasi görüşleri nedeniyle can
almaları ‘toplumsal barış’ı bozmaya elverişli değildir.
Suç örgütlerinin etnik, dini, siyasi görüşleri nedeniyle can
almaları, ‘temel hürriyetleri yok etme’ anlamına gelmez.
Aynı topraklar üzerinde yaşayanların bir kısmına karşı
din-dil-etnik-siyasi görüş farkı nedeniyle örgüt kurulup saldırılması ‘terör’
değildir.
Neredeyse her fiili içerecek genişlikteki “terör” kavramı,
geniş bir suç şebekesinin etnik, dini ve siyasi nedenlerle işlediği cinayet fiiline
nasıl uygulanamaz? Yanıt devlet aygıtlarının kadim ideolojisinde. Yani “a)
devlet b) onun milleti c) toprağı” kavramlaştırmasının içeriğinde. Hrant
Dink’in (ve mensubu olduğu Ermeni toplumunun) “millet”in içinde görülmemesinde.
(16 Mayıs 2013 perşembe, Radikal)
Yorumlar
Yorum Gönder