Kayıtlar

Temmuz, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Buğday kardeşliği, iktidar kardeşliği

Bu kardeşlik temasına daha önce de takıldım, en az iki yazıyla. Biri 2. Mehmet'in yasasının yürürlükteki yazanın dip koçanında yazıldığı fikrini işliyordu, işte: Kardeş kavgası, barış ve yasa Daha yeni olanı da, Habil-Kabil meseli üzerinden, "katil kardeş"in cinayete kışkırtıldığını, egemen güç tarafından kışkırtıldığını öne sürüyordu. Meselin bu yorumunun radikal bir yönü ve radikal imkanları var hâlâ kanımca. Çünkü "kardeşliğin kışkırtılması", kardeşlik terbiyelerinin iki yönünü de içeren bir özelliğe sahip. Şöyle: Hem "buğday kardeşliği" diye aşağıdaki kısa yazıda öne sürdüğüm şey, hem de "iktidar kardeşliği" diye bir süredir işlediğim şey birer terbiye olmak zorunda. Doğuştan, kendiliğinden bir insan olmadığı gibi, bir kardeşlik de yok. İki terbiye biçiminin, politik mücadele biçimleriyle ve toplumun gidişatıyla yakından ilgisi olmak zorunda. İşte aşağıda okuyacağınız son yazıdan önce okunabilecek  o yazı: PKK ya da KCK

Sıradan Bir Toplum

Barış süreci, savaş süreci

'Barış istiyoruz' diyen,  Öcalan'la görüşecek  heyetten milletvekilini niye çıkarır?  Öcalan'ın görüşmelerini niye  anlaşılır düzene bağlamaz?

Neoliberalizmin beden eğitimi ya da tacizdeki kamu yararı

Bir kadın   gözaltında soyulduğunu,  domaltıldığını söyledi,  görevlilere işlem yok.  Bir kadın "Polis taciz etti,  benden uzak tutun"  diye başvurdu, " Kamu görevlisi uzak tutulamaz"  kararı çıktı.  Beden kimindir? Cevap, ne türden bir hukuki rejimde yaşadığımızı gösterir. Verilmiş cevaplara göre bir karar alacağız, ancak önce bazı olaylar. * * * Bedene, özellikle kadın bedenine yönelik kolluk uygulamalarına şikayet yağıyor. Cezaevlerinden yükselen çıplak aramaya karşı protestolarsa hiç duyulmuyor. “Genital arama”ya tabi tutulduğunu söyleyen bir kadının şikâyeti üzerine savcılığın bazı polislere dava açtığını öğrendik ki bu istisna niteliğinde “iyi haber”, karar henüz uzakta olsa bile. Gezi eylemleri nedeniyle İstanbul’da gözaltına alınan, kamuoyunun yakından tanıdığı bir kadın çıplak arandığından şikâyet etti, “domaltılarak öksürmeye zorlandığı”nı dile getirdi. Bu şikâyetin kolluk amirleri ve savcılar tarafından ciddiye alını

Fas yolcularıyla mezar yolcuları

Cezasızlık, bir devlet kültürüdür.  Adalete bakmadan  kimin suçlu kimin suçsuz   olduğuna karar veren kültür.  Kimin Fas'a kimin  mezara yollanacağına   karar veren kültür.

Yargıçlar o palayı nasıl görmediniz?

"Yargıç palayı görmemiş" demek,  polis palayı görmemiş demek olur.  Çünkü Türk yargıcının gözü polistir. Peki polis niye görmedi palayı?  Ya da gördü mü?  Onun da yanıtı, palalıdan önce de   ortalıkta olan sopalı adamlarda ve palalıdan sonra ortaya çıkan  tabancalı adamlarda.     Sahi, pala görülmemiş olabilir mi? Dünya âlemin gördüğü, kameraların ve polislerin önünde, arasında sallanan palayı, mahkemeler görmemiş olabilir mi?  Yanıta geçmeden bir es: Tutuksuz yargılama esas. Çok az olmalı tutuklama, mahkûmiyetten az! Çünkü hürriyeti bağlamak için yargı kararı, güvenilir ve kesin olmalı, olacaksa. Palalı adamın tutuklanmayışı şu nedenle tuhaf: Herkesin herhangi bir nedenle tutuklandığı yerde, sokağa çıkıp insanların arasına yalın pala dalanın salıverilmesi, çifte standart fikrini uyandırır. Adalet duygusu, çifte standart görünce başka izahat aramaz.  Peki ne olmuş? Yargıçlar, dosyada pala filan olmadığını söylemişmiş. Yargıcın palayı nası

Çelişki meydanda!

“Ruha gelince, tanıyacaksa kendini, bir başka ruhunderinliklerine bakması gerek:  Hem yabancı hem düşman, aynada gördük onu.”  (Yorgo Seferis, Çeviri: Cevat Çapan)   "Meydanlara toplanmak demokratik bir haktır ama meydandaki kalabalığa, coşkuya, sloganlara  aldanıp, hiç kimse meydanları bütün bir ülkenin fotoğrafı olarak sunamaz.”  Sözlerin sahibi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan. Söz, yakın dönemde sıkça şahit olduğumuz, neredeyse her gün tekerrür eden bir olguya işaret ediyor: Bir meydanda toplananlar, meydanı toplandıkları yerin, kentin, ülkenin bütününün iradesi olarak görüyor ve görülmesini talep ediyor. Ve Başbakan Erdoğan, bunun doğru olmadığına işaret ediyor. Ne demiş oluyor? O meydanda bulunmayanlar, ülkenin total iradesinin dışındaymış gibi değerlendirilemez.

Palalı adam nedir?

Sahi, palalı adam nedir? Anlamaya çalışalım: Yönetsel dilin şiddeti, çıplak şiddetin dilini çağırıyor. Ne tehlikeli! “İster bireysel, kolektif düzlemde, ister kurumsal düzlemde olsun, fiziksel şiddete başvuruyu, iletişim formlarındaki ve dildeki tırmanma süreçleri önceler.”

Darbeli demokrasinin darbeyle imtihanı

Darbe dediniz de:  Yüzde 10 seçim barajı  bir darbe fiilidir.  Darbecilere küfredenler,  hazır ayaktayken,  barajı da kaldırıverin. 

Anlaşmazlık