Kayıtlar

Aralık, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

kırıklar-devam (2)

6 Kalabalık. Havada asılı Sonsuza kadar kalacak gibi Başından beri orada gibi Herkes çevreliyor birbirini Boşlukta çizilen dairelerle Yüz ayaklı pergel. Bin Ne fark eder? Kim fark eder? 7 Boş bir sigara paketi. Hafif Bir şarkıya yaslanacak kadar Bir şarkıyla geceyi dolaşacak Yer değiştirsem Kutunun boşluğuyla: Özlenesi hafiflik... 8 "Sevenlerim için şarkı söylüyorum" Bilebildiğim tek şey bu şimdi Sonra sen söyleyeceksin, Sarah Ah! Sıyrılmak kolaydı Kalabalıktan Yollardaki üzgüden Anlamlı cümlelerden Bu şarkı sussun ama Bu beklenmeyen... Bir şarkı yetmez bu kadarına Bir şarkı, yeter fazlasına da Bulur muyuz birbirimizi, kaçtıkça Aradıkça, kovalar mıyız? 9 İniyoruz basamaklardan Söylenmeli Söylenmesi gereken Konuşmalı Çekmeli, sözün ağıyla birbirimizi Sözün ipliğiyle yaklaşmalı Sözcükleri yudumlar izliyor Tümceleri bardaklar Çalınmayan şarkı belirliyor Çalınanın ateşini Yudum yudum Yaklaşıyoruz birbirimize... Soğuktu Soğuk olacak yine, gece. Kış 10 Yönsüz bir öpücük! Işı

KIRIKLAR

Kırıklar 1 Yollar sarı. Yapraklar ve ufuk Ömrün altın yağmuru. Dallardan Zihne sıçrayan huzursuzluk Bileceksiniz, yaz bitti. Yaz! Bitti... Erimiş altından akıntı Bitiyor güz de... Eldeki Ceviz boyası, kulaktaki hışırtı... Gülümseme donarsa Yaşam da donar Sonrasında ne var? Umut sussun Sınıfın kalanı versin yanıtı 2 Serviler yeşil. Kopkoyu Salasını okur Düşmüş yaprakların Yumuşak iğnelere: Ölümdür Solmayan Geçen kıştı Soğukla boğuştuk Baharda yaşamla Yalnız da geçer Güz dediğinse 3 Güz geldi Gördüm Rüzgardaki çalımını Mevsimlerin güzü, ömrün Bırakın kurumlansın O karınca Ben ağustosu süzdüm Fısıldarım Dostların kulağına 4 Karı bekliyorum: Ellerim göğüslerimin üzerinde Renkleri öteleyen taneler Zemheri abanozundaki beyaz serap Yaprak hışırtısı kulağımda, demlik uğultusu Sırt sırtayız Sen ve hayalin Ağacımız yapraksız Odamız kapısız Bir sınavdır güz Kazanana bir kış Kaybedene bir kış 5 Kar üstünde bir kalabalık. Bekliyor Beklenmeyeni ve herkesin beklediğini Kar. Yamaçta kar var. Tepede

Ah!

Ah! Boydan boya geçer gökyüzünü                                                       bakışımın ucundaki iğneye tutturulmuş ateşböceği. Şimdi çıkarmalıyım                                  gökyüzü                                                sözcüğünü dağarcığımdan... Sözcük çıkınca gökyüzü de çıkacak diye umuyorum; sonra ateşböceğini, bakışımla gece kalıyor karşı be karşı... Onları da çıkarmalıyım en son; en son gözü... Gövdeyi... - Onlarsız anlatabilir miyim peki, onlarla anlatamadığım şeyi? Parmağımın ucundaki uğurböceğine yakardığımızı anımsıyorum ve onun parmağının ucundaki; sevinç çiçekleniyor yüzümüzde, gülümseyiş arıtıyor inancımıza pusu atan kuşkuyu: Bir öğle vakti görmüştük ya babamızı, bir daha niye olmasın? Görünmüştü de yitivermişti, bir daha niye... Kırmızı kabuğun altındaki kınakanat açıldığında katlanan sevincin ömrü, ömrümüzden uzun olabilir mi ki? Hala duruyor oracıkta, parmağının ucundaki ateşböceği, parmağının ucundaki ay, parmağının uc

Derviş ve Ölüm

Yanıt

Sevişmeye Ağıt

Yatışmayan bir çığlık                           gövde Bakış derinleştirir yarayı. Dokunuş yayar Kalbin üstünde taşlaşmış el. Kaskatı heykel üzüncüyle bekler Gövdede gözyaşı dokunuşun. Ter Buza kesmiş yalım. İnceltir deriyi Dikenleri biler Aynı kozaya dolar onları İsteğin billur ibrişimi Apayrı uçurumlara iter hem Sessizliğin dayanılmaz tınısına. Hançer Bulur sivri ucunu hançerin. Kıvılcım Sıyırıp geçer kuru dalları Köze döner                   ve yiter İçinden geçer serabın Kays, çölü kucaklar Kapanır göz Yatışmaz bir çığlık                      gövde. Titrer

Arayış

Bir Aşırıakıl Durumu İçin Akılaşırı Zortlatmalar

1 Yeryüzünün bütün akıllı insanları, şu akıllıca sözü tekrarlayıp durmaktaydı: “ Her türlü teröre karşıyım.” (Adam, kablosu kopuk bir mikrofonla kendisini gösteren aynaekranın karşısına geçer. Boğazını temizler) Bir, ki! Bir, ki! Deneme... Bir, ki! Bir, ki! Ses... (Mikrofonu ceketinin mendil cebine koyar. Aynaekrandan bir kameraya döner. Kendi kendine konuşur gibidir) En iyisi, sipsi! (sipsi çalmaya başlar) Tercih sizin yine tabii, dilerseniz saksafon, (saksafon devreye girer) dilerseniz korno, (korno girer) dilerseniz jet gürültüsü... (motor da devreye girdikten bir iki saniye sonra sesler kesilir. Adam mikrofonu tekrar eline alır ve kendi görüntüsüne döner) Bir, ki.... üç! Ses veriyorum: Siiii! Bir, ki, üç, başla! Siiiii Yaaa Siiiii! SiiiiYaaaaSiiii... (Öksürür. Alçak sesle konuşmaya başlar.) Deniyorum: İyi değildir herkesin aynı şeyi söylemek istediği konuda aynı şeyi söylemek. Söylememek de iyi değildir aynı şeyi söylemenin herkese iyilik getirdiğinin sanıldı

Yarılış