Kayıtlar

Nisan, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

"Türk milleti adına" insan ezmek!

Resim
Bu ne hınçtır arkadaş! İnsan ezme sanatını nerede öğretiyorlar bu valilere? Timur, Tüzükat'ında "Onların mizâc ve tabiatlarına uygun gelen, kendi diledikleri kişileri vali koydum" diyor. Şu Topal Timur. Şu ömrü istiladan istilaya koşmakla geçmiş, "gökte tek tanrı, yerde tek sultan" şiarıyla iş gören kıyıcı fatihler ordusunun hakimi, sultanı. Vali atarken, valinin görev yapacağı yerin özelliklerini, o yerin ahalisinin isteklerini dikkate almayı önemsemiş. Çünkü "yer"in yönetimini sadece kendi sevdiği, beğendiği, istediği valilerle yapmanın zorluklarını biliyor, demokrasi fikrine sahip olduğundan değil elbette, daha kolay yönetmek için. Fakat o tür zorluklar değil midir zaten "demokrasi" fikrinin de oluşmasına yol açan? Valilerin nobran, üsttenci, hınç dolu çıkışlarına, gösterilerine giderek daha sık şahit oluyoruz. Hizmet ettikleri devletteki heyetin ortalamasının ve o heyetin başının gösterdiği celal, bürokraside tomurcuklanıyor elbet.

Tülbent

Siyasetin şiiri, şiirin siyaseti

Resim
HDP’nin seçim bildirgesi hakkında değil aşağıdakiler, bildirgeyi dinlerken, salonda dururken, aklıma gelenlerin, aklımda uçuşanların az genişletilmiş hali. Önce, ilk önce, “Büyük İnsanlık” lafını duyduğumda, şiire gitti aklım. İster istemez. 12 başlıklı bildirge, sayıların mistisizmine bir gönderme mi? Kim bilir. 12 İmam, 12 kabile… Belli mi olur, hayli ince ince düşünülmüş bir metin elimdeki, kulağımdaki. Şiir, edebiyatçıların sosyal, siyasal yükleri yüklenmekte tereddüt etmediği zamanların şiiri. Müzik eşliğinde, sol-sosyalist tahayyülleri, arzuları güçlendirmiş, beslemiş, tahrik ve tatmin etmiş bir şiir. “Büyük İnsanlık”, bir de, “yer”i, “ülkesi” olmayan bir şiir. Gemi, dünya zaten. Enternasyonel de değil de, evrensel bir şiir. Siyasal bir şiir elbette. Bildirgedeki politik cümlelerin arkasında, kozmosta algılanan kesintisiz mırıltı gibi, şiir de algılanıyor.

Köpekbalığı uygarlığı

Resim
“Köpekbalıklarına yem oldular.” Göçmenler Akdeniz’in tuzlu sularına gömülürken medyanın kara sularında başlık şehveti göçmenleri “yem” derekesinde görecekti. Haklılar. Onlar, sudakiyle kıyaslanmayacak kadar doymaz köpekbalıklarıdır ve işte yem gelmiştir kendilerine. Sulara gömülen bedenler üzerinden duygu löpleri söküp satacak editörlük dişlerini kullanıyorlar. Bir de göçmenlerin yurtlarını terk etmelerini mecburi bırakan köpekbalıkları var, yine iki ayaklı, yine karada yaşayanlar. * İnsansoyu göçmendir. Hicret, İbrahimi geleneğin ta başlangıca koyduğu öykü değil midir: Cennetten kovulmakla başlar göç. İnsanı insan yapan hatanın bedelidir burada hicret. Ölümsüzlüğü kaybetmiştir belki ama hiç değilse bir dünyası olmuştur. Nuh meseli, ikinci hicret, bu kez cezanın kalanlara kesildiği öykü. Dağın, denizin, çölün aşılış öyküleri çoktur bu gelenekte. Hepsinde de bir çıkış, bir ulaşma, bir kurtuluş vardır. İnsansoyu göçmendir. İlahi mesellerin dışında da sayısız göç öyküsü vardı

Kürt Meclis'e girmesin!

Çok mu konuşuldu? Daha da çok konuşulabilir, hak ediyor. “HDP’nin barajı geçmesi ya da geçmemesi… Bütün mesele bu değil” başlıklı yazıyı kast ediyorum, diken.com.tr’de çıkan. Mert Yıldız imzalı. İnsan yazının girişinde “Ülkemizde çok ciddi bir temsiliyet krizi yaşanıyor. Yüzde 10 barajı pek çok seçmeni istediği partiye değil, istemediği partiye en karşı partiye oy vermesine yol açıyor” cümlesini görünce, barajın yol açtığı temsil adaletsizliğiyle hesaplaşma filan çıkacak sanıyor. Halt ediyor. Sonra, sonra laflar geliyor, geziyor filan, yazıcının ulvi bir arzusu beliriyor: “Amacım siyasi tercihinizi etkilemek değil, tercihinizin doğru nedenden kaynaklandığına emin olmanızı sağlamak; ana akım medyada pek çok yazarın atıp tuttuğuna bakıp siyasi tercih yaparak sonra pişman olmanızı engellemek.” Bir tür kurtarıcı. Hilaliahmer namına iyilik yapıcı. Deniz Baykal da bugün HDP'nin oy meselesini "Kızılay yardımı" gibilerinden değerlendirmedi mi? Deniz Baykal, bütün oyl