Kayıtlar

Hasret Gültekin'e otuz yıllık hasretim"

Resim
Pir Sultan’ım yaratıldım kul deyi Zalımların elinde mi öl deyi Sesi hâlâ kulaklarımda: “ Rabe em herin wî tay.” “Kalk karşı yakaya geçelim.” “Wî tay” , karşı yaka, ırmağın, dağın öte yanı. Hasret  “wî tay ”ı, ((Türkçeleştirerek  “ütay”  ya da  “utay”  diye söyler ve) “ ütopya ”nın Kürtçe karşılığı gibi görürdü. Hasret’in doğduğu “ Han Köyü”  (Gundê Xanê) de dahil Koçgiri’de her bahar xortên nûcîvan delikanlılık çağındaki gençler, kar sularının erimesiyle çoşmuş ırmağa dönmüş derenin öte yakasına geçmeye can atarlar. Aileler için kabustur bu heves, dere insan boyunda kayaları tahtadanmış gibi sürükleyip götürürdü çünkü. Hasret’e göre “ütopya”larımıza ulaşabilmek için, coşkun akan sellerden öte yakaya geçme cesaretini göstermek lazımdı. “ Öte yaka ”ya düşmanca bir kundaklamayla gideceğini, gidip bir daha dönmeyeceğini nereden bilirdik? Baharın açtığı sınavdı  “wî tay” a geçme sınavı, bu sınava girmek şarttı. Dünya bizsiz de dünyaydı belki ama ona katılma...

“Ya sev ya terk et” bitti, şimdi “Ya onlar ölecek ya biz” devri

Resim
    2 Temmuz ateşi yıllar geçmekle sönmez ama iki gündür gördük ki ateşi yakma arzusu da sönmüyor. Son iki günde öğrendik ki “Ya sev ya terk et” sloganı çöpe atıldı artık, bir gece ansızın geldiler ve sloganı değiştirdiler. Şimdi “Ya onlar ölecekler ya biz öleceğiz” evresine geçtik. Geçiş anını da canlı ve korkuyla dolu yaşadık.  Büyük Doğu Akıncıları Derneği İstanbul İl Başkanı Alper Kaan Aykut, Leman Dergisi’ne saldıran gruba seslenirken söyledi bunları: “Burası Müslüman Anadolu toprağı. Herkes şunu unutmasın: Ya biz gideceğiz ya onlar gidecek. Ya onlar ölecekler ya biz öleceğiz. Allah Resulü bizim canımızdan değerli. Biz o nurla can vermeye de can almaya da hazırız!”   “CAMI BİLE KIRAMIYORUZ”   Çok emindi kendisinden, “ölmeye, öldürmeye hazır” olduğu da açıktı. Dergi binasının önünde toplanan kışkırtılmış kalabalığın sloganları hazırlığı kanıtlamak istiyor gibiydi: “Kafir köpekler hesap verecek. Kemalist köpekler hesap verecek.” Leman’ın Kemalistleri de birço...

Sanal yargı, linç jürisi ve intikamcı hafıza

Resim
  Mehmet Pehlivan ve Fatih Altaylı tutuklamaları sadece basit yargısal ihlaller değil, inşası süren yeni rejimin nasıl bir “adalet” aradığı, nasıl bir devlet öngördüğü, nasıl bir toplum istediği ve bu hedeflere ulaşmak için nasıl işlediğinin son alametleri niteliğinde. Binmişiz yargı alametine gidiyoruz kıyamete.  Rejimin işleme biçimi aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bugüne kadar gelen olumsuz karakteristik özelliklerinin, başka bir deyişle negatif birikiminin kullanım biçimini de gözler önüne seriyor. Hiçbir şey yoktan var olmuyor, fakat elbette hiçbir şey mutlak bir süreklilik, bir tekrar da değil, eski kötülüklere yenileri eklenerek yola revan olunuyor. Tutuklamalar kadar tutuklamaların etrafındaki tartışmalar, hem siyaset ve hukuk alanındaki hem de toplumsal plandaki gidişatın vahametini gözler önüne sermesi açısından önemli:  Yargı teşkilatının iktidar tarafından kullanım biçimi ve yargının buna rıza vererek katılması adaletsizliği kurumsallaştırmıy...

Eşeği salamadım çayıra!

Resim
Zeytinlikleri madencilerin işkembesi daha da semirsin diye “kesip kesip taşıma” kanununu tartışırken bir de eşek davası çıktı. Yok ne eşek zeytininden, ne Pisagor teoreminden ne de Hıristiyan Ortaçağının ünlü eşeğin dişi tartışmasından bahsediyorum, Datça’daki “yaban eşeklerini toplama” kararından bahsediyorum.  Zeytin meselesine gelmeden önce biraz eşek meselesi üzerinde duralım diyorum. Muğla Datça’da yaban eşeklerini uyutup uyutup topluyor belediye, niye diye sorunca da mevcut idari yapılanmanın yol açtığı acziyetle dolu bir cevap veriyor:  “Bu hayvanlar, Datça’nın bir parçası. Ancak resmi karar geldiğinde uygulamamak idari ceza anlamına geliyor.” EŞEKLERİ RAHAT BIRAKIN EFENDİLER!   Belediye CHP’li, kanuni durum ve politik kültür gereği istemeye istemeye yapmış bu işi. Kanuna göre valiliklerin belediyeler üzerinden “vesayet”i var, politik kültüre göre de belediyeler dahil herkes devlet ne derse yapar; kanunsuz emre direnme, hatalı karara itiraz, kamu yararında ısrar fi...

Bêaramî

Resim
Em mîna masiyên girtî  Dicivinê bin siyên hevûdu Bi hêviya xeweke xweş   Binê hewzê tije pelikên zêr û zîv Di xewnên me de nanê bi derzî Tora bê revîn   Ev bi tevahî dînbûn e:  Em çîtên jiyana xwe sewax dikin Bi aqilek tarî   Aqilek hew yê me bû  Hew bi me re bû  

Öcalan’ın perspektifi ve PKK’siz Kürt ulusu

Resim
İsrail’in İran saldırıları ana gündem ama ben görünüşte Türkiye’nin içini çok ilgilendiren bir metin hakkında, Abdullah Öcalan’ın PKK kongresine sunduğu perspektif metni hakkında yazacağım.  Hemen belirteyim ki metnin bir değerlendirmesi, analizi, yorumu, eleştirisi değil amacım, sadece şu soruya cevap arayacağım:  Perspektif metninde (ve 12 Mayıs sonrası alenileşen diğer bazı açıklamalarda) 1 Ekim 2024’te başlayan sürecin bugününü-yarınını anlamamıza yarayacak şeyler var mı, varsa neler? Metin iç ve dış siyasi gelişmeler hakkında bir şey söylüyor mu? Perspektif metni dili, üslubu, ifade biçimleri, içeriği, önerileri, eleştirileri yani kabulleri ve reddiyeleriyle yoğun biçimde ilgi ve tepki çekti, çekecek de daha. Bu tepkilerin verimli, yararlı tartışmalara ve hukuk zemininin değilse bile siyaset zemininin genişlemesine, canlanmasına yol açmasını dileyelim.   BARIŞ VE DEMOKTARİK TOPLUM ÇAĞRISINA ZEYL   Esas itibarıyla PKK’nin nihai kongresinde okunmuş bir sözlü metin...