Manşet şahinlerine lanet


Gazeteler, savaş bültenlerine dönüyor yavaş yavaş. Yavaş yavaş savaşa hazırlıyorlar ülkeyi.

Bir zamanlar Ertuğrul Özkök, "Bir ucundan girer, öbür ucundan çıkarız" diye manşet atmıştı Suriye için. O kabadayılığın sebebi, Abdullah Öcalan'ın Suriye'de olmasıydı.
Şimdi herkes Ertuğrul Özkök'e her fırsatta laf söylüyor ama anlaşılan o ki bu lafları söyleyenlerin hemen hemen hepsi minik Özkök'lere dönüşmüş durumda. Hürriyet de, Sabah da, Bugün de, Star da aynı telden çalıyor, yani mehter marşı, Şam seferi için...

Bu zamane yayın yönetmenleri Türkiye'yi Osmanlı, Erdoğan'ı sultan, kendilerini vezir, savaşı deniz feneri ihalesi mi sanıyor?


“Pek çok gazeteci kendisini Amerikan askeri gibi görüyor ve kendilerinden talep edilmese de kinik ve coşkulu açıklamalar yapmak için adeta yarışıyor. Farkına varılıyor ki birçok insan bu savaştan onları mahrum bırakmamamızı istiyor ve her türlü barış umudunu tam bir felaket olarak görüyor. Pek çok entelektüelin sessizliği de endişe verici.”
Gilles Deleuze, ilk Körfez savaşı sırasında Fransa’daki hali böyle tasvir ediyordu. Liberation’da çıkan yazının başlığı “Kirli Savaş”, tarihi 4 Mart 1991 (İki Delilik Rejimi’nin içinde, Bağlam Yayınları)

Alıntıdaki "Amerikan" lafını çıkarmaya da gerek yok, yanına bir de hükümet yazmak yeterli. Çağı geçmiş, ahı gitmiş vahı kalmış senatör McCain'in açıklamaları ne de kıymetliymiş! Bu gözünü kan bürümüş Vietnam gazisini Amerikan halkı bile istemezken, siz peşine düşüp komşuyla savaşacaksınız öyle mi? 

Suriye'de olmayan demokrasiyi, Suudi Arabistan'dan aşılarsınız savaş bitince de, güzel olur! O da olmadı Katar demokrasisi var, değil mi? Ha, bir de bizdeki var, havadan çocuk bombalanan demokrasilerden, yakışır, çok yakışır!

Bu zamane yayın yönetmenleri Fetih filmine çok kaptırmış kendilerini anlaşılan! İplerini salsan sabah Şam'da olacak sanki dallamalar!

Manşet şahinleri için gelsin:
Yazın Şam'da yediğin hurmalar, kış olur kıçını tırmalar. Örnek: ABD'nin Bağdat'ta yediği hurmalar.

Manşetten savaşçı dallamalar, savaşı çıkaranlara Şam'da TOKİ ev verecek sanıyor herhalde!

Köşeciler var bir de. Bir kadını duydum, televizyonda bağırıyordu: "Suriye'de Aleviler, camilerden çıkanları kurşuna diziyor!" Ne dediğini biliyor musun sen hanımefendi? Nerede dediğini biliyor musun?

Embedded filan olacaksanız, neye, nereye gömüldüğünüzü, gömüleceğinizi bilin de olun bari. Kimin nereye gömüleceğini bilin. En büyük yalanı söyleyene aslan payı olarak en büyük alçak damgası vurulacak çünkü.

Taşeron emperyalizmle imparatorluk düşü gören manşet şahinlerine: Sam amcanın çöpüne bakın, sizin gibi çok prezervatif var orada...
Onlardan Ziya ül Hak havada parçalanmıştı... Mübarek'in nerede olduğunu ben mi söyleyelim size? Saddam misal, Saddam'ın kendisi pek kahramanca dalıvermişti İran'a, nerde şimdi, bilmeyen var mı?

Ah ama, hafıza ne gerek size?

Gazetelerinizin logolarının altına, üstüne, yanına, nereyeyse işte oraya yazın: Muasır medeniyetin her tür hastalığı bize şifadır!



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

12 Eylül bildirisinin tam metni

15 Temmuz darbe girişimi bildirisinin tam metni