Direnme su samuru, seni doğal hayata vereceğiz!

Doğada öyle hırsızlık mı olur? 
Öyle cinayet mi olur? 
Bu insanlığımızı 
unutma vallahi su samuru! 
Yoksa seni 
salıverdiğimiz doğal hayattan 
daha doğal bir hayata 
salıvermesini de biliriz biz!




Üçüncü sayfa haberleri hep tuhaf olur. Günlük medeni dehşetler ihtiyacını giderirler çünkü. Duyarlı, iyi kalpli ve başkasının felaketine bakmaktan üzüle üzüle haz alan röntgenciliğin gıdasıdır. Dizginsiz kötülüklerin filtresiz dolaşım duvarıdır orası. İnsanın insana ettiğini gösterirken, insanın insana ettiğini eder. Ama her şey insanla bitmiyor tabii ki!
Hürriyet gazetesinin üçüncü sayfasında insana da zarar veren bir mahlukla mücadelenin minik bir haberi de var. Kötülüğün kaynağı bu kez bir su samuru. Şu güzeller güzeli tüyleri nedeniyle derisini yüzüp giydiğimiz, suyun ve ağacın müthiş mimarı. Çok kötü bir iş yapmış. Sayfadaki yerini almış.
Haberin başlığı, “Balık ‘katil’i su samuru tuzakla yakalandı!” “Katil”i tırnak için gazete almış, ironisi var yani. Öyle ya, su samuru katil olur mu?
Katil kim, maktul kim, suçlu kim, masum kim, hikayeye bakmak lazım, hikaye şöyle: Anadolu su samuru, Sakarya Akyazı ilçesinde bir alabalık üretim çiftliğine dadanmış, altı aydır balıkları yermiş. Çiftlik sahibi özel bir tuzak kurmuş, yakalayıp Çevre ve Orman Müdürlüğüne teslim etmiş. Özel tuzak, yakalamak için yani, yani öldürmemek için. Ne iyi insanlar şu çiftlik sahipleri. Ne kötü hayvanlar şu su samurları!

Aslında 10 tane olduğunu tahmin ediyormuş işletme sahibi. Ancak bir tanesini yakalayabilmiş. “Çok zeki hayvanlar oldukları için bir türlü önlerini kesemedim” diyor çiftlik sahibi. Anladık biz onu: Bu daha başlangıç, mücadeleye devam diyor çiftlikçi. Biri gitti, kaldı dokuzu. Diren çiftlik, diren sahibi. Su samuru çok zeki tamam da ne kadar zeki olabilir ki? Çiftlik sahibinin zekâsının yanında, misal?

Su gider borularından gidip yiyorlarmış balıkları. Parasını vermeden. Ne ayıp! Tamam, hepimiz Anadolu çocuğuyuz ama var mı öyle çiftliğe gidip, sahibinin gözü gibi baktığı balıkları yemek? Hangi hakla? Aldın mı boyunun ölçüsünü su samuru?

Sahibi devam ediyor, iyi bir insan olarak, su samuruna bir şey olmayacakmış: “Havuzlardan uzak, yaşamını devam ettirebilecek bir bölgede doğal hayata salıverildi.” Öğrendin mi yerini su samuru? Doğal hayata git sen. Doğal hayata salıverilmek? Elbette, doğal olmayan bir hayattı su samurununki! Değil mi ama, madem ki kendisi doğanın bir parçası, bizim sanayimizin bir parçası olan çiftlikte ne işi var? Ne işin var su samuru?

Çevre ve ormanın yeni sakinleri, çiftlik sahipleri, maden sahipleri, HES sahipleri, taşocağı sahipleri. Artık tabiat demek sahip demek, flora da fauna da onlar. Otlar, çiçekler, ağaçlar, susamurları, karacalar, salyangozlar onlardan sorulur. Alırlar ve bakanlığa verirler. Ne işe yarar bakanlık? Çiftliklere zarar vermeyecekleri, çiftlik sahiplerinin çevre, yaşam haklarına halel getirmeyecekleri bir yere brakıverir bu doğal hayatın yerini bilmeyen cinsleri. Çevre bakanlığı demek, çevresi geniş işletmecilerin çıkarcıklarını korumak demek. Doğal çıkarlar. Para gibi. Susamurları da lütfen milli iradeye saygı duysun, demokrasiye rıza göstersinler: Sandıktan çıkanların kurduğu hükümetin bakanlıklarından ruhsatını almış, balıklarını yetiştirip yetiştirip medeniyet sofralarına sunan işletme sahiplerin zarar vermek olur mu hiç? Olmadı vallahi su samuru!
Hey, Anadolu su samuru, vaktiyle de Anadolu parsı filan vardı öyle olur olmaz yerlere girip çıkan. Sonu iyi olmadı. Sen de buralarda fazla dolaşmasan iyi edersin. Uyarmak, insanlık vazifesi. Kalan dokuz kadar arkadaşın da gelsin teslim olsun bir an önce. Doğada öyle hırsızlık mı olur? Öyle cinayet mi olur? Bu insanlığımızı unutma vallahi su samuru! Yoksa seni salıverdiğimiz doğal hayattan daha doğal bir hayata salıvermesini de biliriz biz!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

12 Eylül bildirisinin tam metni

15 Temmuz darbe girişimi bildirisinin tam metni