Cumhurbaşkanı, kendini ve Meclis’i feshetti!
Cumhurbaşkanı,
önüne gelmiş bir yasa için
“hükümetle müzakere” edemez.
Zaten yasaları “hükümet” yapmaz.
Cumhurbaşkanı,
“hukuken sakıncalı” gördüğü
bir
yasayı onaylayamaz.
Yanlış bir kanun, yanlış bir kanunla düzelmez.
ANAYASA DER Kİ
Önce anayasadaki kuralı hatırlatalım:
Kanunlar TBMM tarafından görüşülüp kabul edildikten sonra Cumhurbaşkanı’na yollanır.
Cumhurbaşkanı’nın önünde iki yol vardır:
Onaylar ve yayımlanması için başbakanlığa gönderir. Böylece yasa yayınlanır
(yürürlük maddesindeki tarihte) yürürlüğe girer. Pek bir beğenmiştir yani.
Cumhurbaşkanı yasayı hukuka uygun bulmaz, bir daha görüşülmesi için iade
eder. TBMM Cumhurbaşkanı’nın işaret ettiği noktaları uygun bulup değiştirir,
yasa tekrar gelir Cumhurbaşkanı yapılanı beğenirse onaylar, yayınlar…
(“Beğenmezse seçeneğine girmiyorum, bu kadarı yeterli Köşk-Hükümet-Meclis
üçgenindeki internet trafiğindeki hukuki, siyasi ve bana göre etik sorunları
anlayabilmek için.)
CUMHURBAŞKANI DER Kİ
Şimdi Köşk-Hükümet-Parlamento arasındaki internet trafiğinin geçtiği yolu
sondan başa alabiliriz:
Cumhurbaşkanı Gül 6518 sayılı yasayı onayladı, yasa resmi gazetede
yayınlandı. Yürürlük maddelerine göre internet düzenlemeleri kamilen
yürürlüktedir.
Yani şu anda Telekominikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) istediği internet
sitesinin yayınını dört saat içinde kesebilir. Dört saat nereden başlıyor?
Basit: İhbar edildiği andan, TİB’in (başkanın bizzat, çalışanlarının herhangi
bir anda, istihbarat teşkilatlarının mensuplarının gördüğü andan ve elbette
ehli hükümetten birilerinin arzu ettiği andan itibaren. (TİB bir tepedgözdür
artık. İfade özgürlüğünü yiyerek beslenecek yeni bir kamu ejderi)
Haberine iletişimi engellenen ne yapacak? 24 saat içinde mahkemeye gidecek.
Mahkeme 48 saat içinde karar verecek.
Siteler iki yıllık trafiği arşivleyecekler.
Yine TİB sitelerin trafiğini istediğinde alacak.
Cumhurbaşkanı Gül, ‘rahatsız olduğunu’ defalarca ortaya koyduğu bu
noktaları onayladı. Onay nedenini açıklarken de çok çok ilginç şeyler söyledi.
Aynen şöyle söyledi:
"Bir süredir gündemdeki internet yasası hakkında yoğun mesajlar
gönderiyorsunuz. Mesajlarınızda özellikle iki
husus üzerinde itirazlar ilettiniz. Bu iki noktaya ilişkin sakıncaların esasen ben de farkındaydım.
Nitekim, Hükümetimizle temasa geçip bu
iki noktaya ilişkin düşüncelerimi paylaşmış ve bunların düzeltilmesini
istemiştim.
Memnuniyetle görüyorum ki iki
maddeyle ilgili kaygılar yarın yeni bir yasal düzenlemeyle giderilecek. Bu
düzenlemenin süratle gerçekleşmesine fırsat vermek için Macaristan'dan döner dönmez
önümdeki yasayı onayladım."
BİR CÜMLE, BİR İŞLEM, BİNBİR DERT
Gül’ün sözlerindeki boldlar bana ait. “Düzelme”den neyin kast edildiğini ve
bir şeyin düzelip düzelmeyeceğini en sona bıraktım, bu açıklamanın kelime
kelime not edilmesi gerek. Tarihi önemi var. Şaka, kinaye filan değil. Çünkü:
Bir cumhurbaşkanı, “sakıncaların ben de farkındayım” demiştir.
Yani “sakıncalı bir yasa”nın kendi önüne yollandığını açıklamıştır. Sonra,
“hükümetle temasa geçip” düzeltme istemiş. Şunu bilmiyoruz, yasa Meclis’teyken
mi temasa geçti, Meclis’e geçmeden mi, Meclis’te onaylanıp önüne geldikten
sonra mı? Her aşaması ayrı sorun ama yasa
Meclis’ten geçip önüne geldikten sonra yapacağı şeyler bellidir. Anayasa’da
yazılıdır. Girişte yazdık: Sakıncalı bir yasayı iade eder, sakıncasız bir
yasayı onaylar. Burada öncelikle bir cumhurbaşkanının sakıncalı olduğunu bildiği
bir yasayı onayladığı itirafı var. Bu itirafla cumhurbaşkanı, kendisini
cumhurbaşkanı olarak görmediğini ilan etmiş olur.
MECLİS’E NE OLDU PEKİ?
Cumhurbaşkanı yetkilerini kullanmayan kişiye cumhurbaşkanı demek tuhaf olur
çünkü. Bununla bitmiyor: Cumhurbaşkanı, “hükümetimiz”le neyin temasına geçiyor?
Önüne gelmiş sakıncalı bir yasanın! E yasaları hükümet mi yapıyor? Pratik öyle
tamam da Meclis ne? Cumhurbaşkanı, onay ve itirafıyla kendisini olduğu kadar
Meclis’i de silmiş görünüyor. Sadece “hükümetle temas” değil mesele, devam
cümlesi de var: “Kaygılar yeni bir yasal düzenlemeyle giderilecek.”
Yani? Şöyle demiş olmuyor mu sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül: “Bizde
yasaları hükümet yapar. Hükümet bozar. Kamuoyu bastırdı. Avrupa Birliği laf
ediyor. Köşk hukukçuları da baktı. Konuştuk, anlaştık hükümetle. Biliyorsunuz,
Meclis zaten önemsiz. E ben de şimdi eski arkadaşları zora mı sokayım?”
NE DÜZELTİLECEK?
Bu kısa açıklama ve onay işleminden sonrası ayrı bir festival:
Peki ne düzelecek?: Hükümet şuna hazırlanıyor: Trafik kayıtları mahkeme
kararı olmadan alınamayacak. Ve TİB’in şu dört saat içinde resen (paşa gönlüne
göre. İlerde bir gün bu ‘Paralel gönlüne göre’ halini alırsa şaşar mıyız)
engelleme yetkisi aynen kalacak. TİB iletişimi engelledikten sonra bizzat
mahkemeye gidecek. Ne anladık biz bu işten? Mahkeme kararı olmadan engelleme
yetkisi aynen duruyor, “engele devam” kararını alma “görevi” ekleniyor sadece
milli panoptikon (Tepegöz) kurumumuza.
Bunlar mı iyileştirme? İşin ruhu, yasada açıkça tanımlanmış nedenler
olmadan ve yargı kararı bulunmadan ifade özgürlüğünün engellenmemesidir; “karar
sonra gelse olur mu abi” ruhu, kanunların ruhuna tuz ruhundan daha zararlıdır.
Heyhat, büyüklerimiz arasındaki “anlaşma böyle”, bize söz mü düşer?
Şimdi, hem yeni gelecek düzenleme sadra şifa değil, hem bulunduğumuz an
itibarıyla başka bir çözümsüzlük var:
Basit, “Meclis’e iade, yeniden düzenleme” yolu yerine, hiç olmayan bir
usule girişilince şu hale geldik: Şu anda yürürlükteki yasadaki yetkileri TİB
uygulamaya geçmiş olmalı. Yani çıkaranların, onaylayanların, arzulayanların, herkesin
kabul ettiği hukuksuzluk yürürlükte. Bu durumda “Kanun koyucu abesle iştigal
etmez” kuralı artık “abesten başkasıyla iştigal etmez” olarak değişmiş sayılır.
Zaten kanun koyucu artık Meclis’te değil, gördük ve Köşk de zaten artık
“beğenmediği” yasaların da onay mercii!
Madem bu abes yol yürünüyor, daha iyisi var: Çekiverin şu kanunu! “Bu
yanlış oldu, hata yaptık, paralellere kızınca şarteller attı” filan deyin. Hani
HSYK değiştirilirken demiştiniz ya: O zaman doğru sandık, yanıldık diye. Şimdi
hep beraber diyorsunuz ki: “Bu yanlış.” Vazgeçin, yol yakınken.
DAHA BUNUN YÖNETMELİĞİ VAR
Bir süre önce çıkan, “Gül yasayı veto edebilir” söylentilerinden sonra
hükümet kanadından şu bilgiler yayıldı: “Yasa çıksın, sorunlu yanları
yönetmelikle düzeltiriz.”
E anayasadan üstün yönetmeliklerimiz olduğuna göre, yasayı düzelten
yönetmelik de olur bal gibi. Fakat bu olmadı. Sonra Gül’ün Meclis’te onaylanıp
önüne gelen yasa konusunda bir tür “müzakere” yürüttüğünü, bir tür “kulis”
içinde olduğunu anladık filan. Şimdi, bu yönetmeliğe de dikkat etmek gerekir,
yasadan daha vahim işlerle gelebilir tepemize.
E tüm olan bitenden bir de pay çıkaralım kendimize: Hayret edebiliyorsak
hâlâ, bir şansımız var demektir, en azından algımızın köseleleşmediğiyle
avunuruz biz de ne var? İnsanız, bize de bir avuntu lazım…
Ha, bir de Erdoğan'a karşı Gül'den medet umanlar varsa, e onlara da selam olsun...
Ha, bir de Erdoğan'a karşı Gül'den medet umanlar varsa, e onlara da selam olsun...
Yorumlar
Yorum Gönder