Kürt kimdir? Bilen kim?
"Burada
Kürt kardeşlerim var ama siz tanımıyorsunuz. Bilmediğiniz bir
şey var. Kürt kardeşlerimi onlar temsil etmiyor."
"Burada
var olan" Kürt kardeşler, CHP'dekiler değil elbet, AK
Parti'dekiler. Söylenme sebebi de, HDP'lilerin TBMM açılış
oturumunu terk etmeleri. "Kürt kardeşlerimi onlar temsil etmiyor" diyor onlar için. "Bilmediğiniz bir şey var"
diyor, o biliyor. Bu "bilme" meselesi önemli, yazının sonunda oraya geleceğim.
Sözleri söyleyen Cumhurbaşkanı. Recep Tayyip Erdoğan. Söylenme
sebebi, nutkunun "Kürt kardeşlerim..." diye başlayan bölümüne karşılık, MHP sıralarından gelen "Kürt kardeşlerin dışarı
çıktı" yollu sataşmaya cevap verme arzusu.
Özet? Yeni
yasama yılının açılışında, parlamento çatısı altında,
parlamentoya girmeye hak kazanmış 80 milletvekili yok sayıldı.
Çoktur da sayılıyor. "Terör" etiketiyle. 80
milletvekili yok sayılınca, haliyle onlara oy vermiş 6 milyonu
aşkın yurttaşın iradesi de yok sayılmış oluyor.
Hepsi birden
parlamento çatısı altında oldu, oluyor.
Seçimle gelen rütbeler
Aynı
konuşmada cumhurbaşkanı şunu da söyledi: "Milletim beni
dünyada rütbelerin en büyüğüne Türkiye Cumhuriyeti'nin
cumhrubaşkanlığına layık gördü."
Nasıl?
Seçimle.
Kendisini,
politikalarını, söylemlerini, hal ve hareketlerini beğenmeyenler,
sevmeyenler, karşı çıkanlar, hatta kendisinden her durumda nefret
edenler, düşmanlık duyanlar bunu kabul etmek zorundalar. Seçimle
gelinen rütbelerin en büyüğü de en küçüğü de, seçim
sonucuna saygı duymayla anlam kazanır. Herkesin bildiği gibi
Erdoğan'la yarışıp yarışı kaybedenler, "O cumhurbaşkanı
değil, ben cumhurbaşkanıyım" diyemezler. Demediler de zaten. (Belirtelim, tek tek yurttaşların bir seçimi tanımıyor gibi yapması başka, bir makamın, hem de 1 no'lu protokolun böyle yapması bambaşka)
Fakat
o, Erdoğan, seçimle gelmiş 80 milletvekilini kabul etmiyor. Hem
milletvekili olarak kabul etmiyor, hem Kürt olarak kabul etmiyor,
hem de Kürtlerin temsilcisi olarak kabul etmiyor. Yani? 6 milyon
seçmenin seçimini beğenmiyor. O 6 milyon yok sayılıyor.
Yoklar ülkesi
Cumhurbaşkanlığı yetkileri
arasında seçim sonuçlarını tanımamak, seçilmişlerin bir
kısmını kabul edip bir kısmını etmemek yok; kimin Kürt
olduğunu kimin olmadığını tespit etmek yok, kimin Kürtlerin
temsilcisi olduğunu kimin olmadığını ilan etmek yok.
Yok
ama oluyor. Çünkü yoklarla var bir ülke burası. Yeni Türkiye
dedikleri biraz da yoklarla var olma derdinde bir siyasal tasavvur.
Misal, Yüksek Seçim Kurulu'nun sandık taşıma yetkisi yok.
Valilerin, kaymakamların sokağa çıkma yasağı ilan etme yetkisi
yok. Bu ikisinin vekillerle tartışma, onlara laf yetiştirme,
hakaret etme yetkisi yok. Gümrükçülerin-talimat veren
bakanlıkların, cenazeyi kabul etmeme yetkisi yok. Yok ama oluyor.
Yapıyorlar oluyor.
Aynı konuşmadan:
"Bir
şeyi birbirinden ayırmak lazım. Kürt sorunu ve terör sorunu
ayrıdır bunu ayırt edemediniz. Kürt ayrıdır, terörist ayrıdır.
Mücadlemiz etnik kökenle değil terörle, terör örgütü ile
teröristledir... terörden en büyük zararı gören Kürt
kardeşlerimizdir."
Eski retorik, yeni Türkiye
Bu
retorik hiç de yeni değil, yeni Türkiye'nin eski Türkiye'den
aldıkları hiç de zannedildiği kadar az değil. Yeni değil,
1984'ten beri, makul konuştuğu intibaını uyandırmak isteyen
herkes bu lafa yapıştı: "Kürt başka, terörist başka."
Peki siz neye Kürt sorunu diyorsunuz? Neye "Kürt sorunu"
denildiği söylense, neyin "terör" olup olmadığı belki
biraz belirginleşir. Bu söylenmiyor mu? AK Parti'nin kuruluş
bildirgesinde örneğin bu söylenmişti: "Terörün sebep değil
sonuç olduğunu biliyoruz" filan...
Fakat geçtik o günleri. Onlar geri demokrasi zamanında söylenmişti. Şimdi ileri demokrasi zamanı.
Tek parti, tek lider
Fakat geçtik o günleri. Onlar geri demokrasi zamanında söylenmişti. Şimdi ileri demokrasi zamanı.
Tek parti, tek lider
Aynı nutuktaki "millet, tek devlet, tek bayrak, tek vatan" kadim sağcı teklemelerinin üstünde
durmayalım, bunun arada söylenip atlanmış "tek dil" ve
"tek din"li versiyonlarını da unutmuş gibi yapalım.
Hepsinden bağımsız, "Kürt sorunu" denilen şeyin özüne
ilişkin bir yan var cumhurbaşkanının açılış nutkunda. Kimin Kürt olduğuna, kimin olmadığına, kimin Kürtlerin
temsilcisi olduğuna, kimlerin olmadığına, demek ki kimlerin
terörist olup olmadığına karar verme. Kürt'ün ne olduğunu devlet söyler. Devletin söylediği olur.
(Bu kararla, sadece 80 vekil değil, 6 milyonu aşkın seçmen de TC kütüğünden düşülmüş oluyor. Ne gam? Kürtler hakkında toptan tanımlamalar de perakende ihraçlar da serbesttir)
Bir zamanlar sorun, "Herkes Türk'tür. Değilse de olacaktır" netliği altındaydı, şimdi tanımlama yetkisi yine tek elde tutularak aynı retoriğin ileri versiyonları üretiliyor. Kürt kimdir, kim değildir, yine devlet ve onun başındaki kişi biliyor. Kürt bilecek değil ya kendisini? Kim olduğu kendisine bildirilendir Kürt.
Teklerin
bir de söylenmeyen kısmı yok mu: Tek parti, tek lider, tek
zihniyet. (Bu kararla, sadece 80 vekil değil, 6 milyonu aşkın seçmen de TC kütüğünden düşülmüş oluyor. Ne gam? Kürtler hakkında toptan tanımlamalar de perakende ihraçlar da serbesttir)
Bir zamanlar sorun, "Herkes Türk'tür. Değilse de olacaktır" netliği altındaydı, şimdi tanımlama yetkisi yine tek elde tutularak aynı retoriğin ileri versiyonları üretiliyor. Kürt kimdir, kim değildir, yine devlet ve onun başındaki kişi biliyor. Kürt bilecek değil ya kendisini? Kim olduğu kendisine bildirilendir Kürt.
Siz yeni diyorsunuz buna, Kürtler biliyor ki başından beri bu böyle...
Yorumlar
Yorum Gönder