Yine Maraş’tan bir haber geldi
Kahramanmaraş Valiliği,
yine Maraş olaylarının
anılmasına ve
elbette
lanetlenmesine engel oldu.
Kahramanmaraş’tan bir haber, rutin: Maraş katliamının anması
bu yıl da yasak. Kim yasaklar? Vali. Maraş katliamı konusunda pek sevilen bir
“piyangocular, karanlık kişiler” öyküsü anlatılır. Devlet de bu öyküye inanmış
görünür. Peki madem karanlık kişilerdi bunu yapanlar, bu karanlık kişileri
lanetlemek ve mazlumları anmak için Maraş’a gelenlere neden izin verilmez? Cevabı
beraber arayalım.
Maraş sadece 1978’in 19 Aralık’ında başlayıp 24 Aralık’ında
biten o kanlı beş günden ibaret değil. Evveliyatı var. 11 yıl öncesine gidelim,
1967 Elbistan’ına: Aşık Mahzuni Şerif, memleketinde konser verecektir. Alevilerin
can korkusuyla bir yaşam biçimi haline getirdiği kapanmanın yavaş yavaş kırılmaya,
gizlenmenin yerini yerine ortaya çıkmaya, kapanmanın yerini açılmaya bıraktığı
zamanlar. Konserde Mahzuni ünlü “Yuh yuh” şarkısını söylemektedir:
“Yuh yuh soyanlara
Soyup kaçıp doyanlara
İnsanlara kıyanlara
Yuh nefsine uyanlara ”
Soyup kaçıp doyanlara
İnsanlara kıyanlara
Yuh nefsine uyanlara ”
‘DIŞARDAN GELEN GRUPLAR’
Üstlerine alınanlar mı olur, yoksa zaten önceden alınıp mı
gelmişlerdir bilinmez, “dışardan” gelmiş bir grup konseri karıştırmaya çalışır.
Konser ve gecesi gergin geçer. Sabah felaket başlar. Yine o “dışardan” geldiği
söylenen gruplar, pek de dışardan olmayan başka gruplarla birleşerek çarşı
pazarda, yolda yolakta insanlara, işyerlerine, evlere girişirler. En çok
duyulan söz: “Vurun Kızılbaşlara!” 65 kişi dövülerek yaralanır, 20 kadar işyeri
tahrip edilir.
Büyük acıların yanında “hafif” görünür bu olay, oysa form küçüğünde
de büyüğünde de hep aynıdır: Birkaç “karanlık” kişi, yeterli miktarda yerli
destek ve bazı yöneticilerin tuhaf davranışları. Örneğin Elbistan saldırılarında
belediye başkanı “karanlık saldırganlar ve derlediği gruplar”la hayli dostane
ilişkiler içindedir. Jandarma komutanı bu göz dönmüş grupları durdurmak için
“kahramanlarım” hitabını kullanacaktır. Çok tanıdık değil mi?
KOPYA SALDIRILAR
Hayli tanıdık. Alevileri açıkça hedef alan ve “güvenlik
güçleri”nin engellemek yerine ortadan toz olmayı kalanın da pasif durmayı seçtiği
saldırı türlerinden biri Elbistan saldırısı. Bugünden ya da o günden geriye
baktığımızda 6-7 Eylül ve Trakya pogromlarının bir kopyasıdır. Bu kopya ve
organize saldırganlık formu, 11 yıl sonra 19 Aralık 1978’de Maraş’ta bir
katliama dönüşür. Orada da form aynıdır: Bir yerlerden çıkıp gelen “karanlık
kişi”ler, onları sevine sevine takip eden “yerli”, yani tanıdık, yani
kurbanların komşuları, hemşerileri, bu birleşik güruhları çirkin sanatlarını
icra ederken ortadan toz olan anlı şanlı “güvenlik” güçleri. Elbistan’ın
ardından 1970’lerde Sivas, Çorum, Tokat ve Malatya’da Alevilere yönelik
saldırılardaki “Öldüren/vuran cennetliktir” motifi, saldırgan güruhlar ve
onların örgütleyicileri açısından Alevilerin Hıristiyan ya da Yahudi azınlık
mensubu yurttaşların algılandığı gibi algılandığını ortaya koyar. Elbistan bu
bakımdan eski “azınlık düşmanlığı”yla 1970’lerin sol yükselişi içinde yeniden
şekillenen Alevi düşmanlığının birleştiği yerdir. Elbistan-Maraş olay
dizisinde, bölge Alevilerinin zenginleşme sürecine işaret eden çalışmalar da
var, yani Elbistan pamuğunun yarattığı zenginliğe ki bu da daha önceki
pogromların taşıdığı ekonomik boyutu da açıklar: 1934’te Yahudi yurttaşlar, 6-7
Eylül’de tüm (Lozan tanımına uygun) azınlıkların kovulmasına yönelik iştahın
altında, ekonomik bir saik de vardır. Özenle kışkırtılıp yönlendirilen
grupların en derin saiki ganimet motifidir.
İKİ RESMİ TEORİ
“Maraş aydınlansın” talebine verilen resmi yanıtın iki yanı
var: İlki, 12 Eylül iddianamesine de girdiği haliyle “ülkeyi karıştırarak çıkar
elde etmek isteyen habis güçler”, ikincisi “ülkeyi karıştırarak güzel
düzenimizi bozmak isteyen habis güçler.”
İlk teori bugünün resmi söylemine çok yakın, işte Ergenekon,
darbeci ordu, vesayet, devlet çeteleri filan yaptı bu işi der; komşusunu,
hemşerisini boğazlayacak kadar gözü dönmüş sayısız kitleleleri görmezden gelir.
İkincisi, aslında ilkinin savunmasıdır: Darbe filan için yapmadık, devleti
devirmek isteyenler yaptı, biz de sonradan duruma vaziyet ettik.
İki teorinin sahipleri de iktidarı ellerinde tuttukları
dönemlerde aynı şeyi yaptılar: Ne gerçek bir yargılama gördük, ne o
karanlıkları aydınlatacak gerçek bir araştırma ve ne de olayları anacak,
şiddetin bir daha böyle sokakta, çarşıda, pazarda komşunun komşunun hanesine,
boğazına çökmemesi için gerekli tedbirleri alacak bir aklın öne çıkmasına izin
verdik. “Teorime inan, konuyu kaşıma” yollu çıkışmalardan başkasını görmedik
hiç.
Nihayet, bu yıl da Maraş’ı anmak yasaklandı. Yine geçen yıl
olduğu gibi kente bile girilemeyecek muhtemelen. Seyahat özgürlüğü var ya, il
sınırına kadar gider, oradan dönüverirsiniz. İller, ilçeler, beldeler devletin
ve valilerinindir. Valiler de illerine istediğini alır, istediğini almaz. Biz
de buna seyahat, yerleşme, örgütlenme ve gösteri hakkı denir. İleri
demokrasilerde haklar kullanılmaz, konuşulur en fazla.
KAPIYI KAPATAN EL
Maraş’a, Maraş’ı anmak isteyenleri almıyorsanız, ne yapmış
olursunuz? Bu ağır zulmü ve zulmün tarihini ve arkasında yatan hakikati
hatırlamak istememiş olursunuz. O hakikatle ortaklığınız yoksa, o hakikatin bir
parçası değilseniz, o hakikatin size bir yararı olmamışsa, o hakikatin
yaratacağı sonuçları ilerde de elde etmek istemiyorsanız, niye hatırlamak
istemeyesiniz? Anmak isteyenler, bir daha olmasın istiyorlar, o yüzden de
unutulmasın istiyorlar. Tıpkı Almanya’da yerel yöneticilerin de merkez
otoritelerinin de Solingen’i anmak için seferber olması gibi. Tıpkı Alman
halkının Solingen’i anmak ve katilleri lanetlemek için yola çıkanları yalnız
bırakmaması gibi.
Uzattık, kısası şu aslında: Maraş il kapılarını kapatma
kararı, Maraş katliamına giden yolları kapatmama kararıdır. Ne “devlet”le
ilişkisi meçhul karanlık kişilerin ortaya çıkarılması, ne komşusunu öldüren
zihniyetin deşifre edilip lanetlenmesini istemeyendir o kapıları açmayan. Maraş
o kapıları kapatmakla kapanacak bir yara değil. Kapıları açmamak, sadece kapıyı
tutan eli tanımamıza yarar, başka bir şeye değil.
Yorumlar
Yorum Gönder