Sansürcünün aklı nokta nokta
(Dikkat!
Bu metinde biraya güzelleme vardır. Bir de Kanat Atkaya’ya selam vardır. Pazar
sabahı onu okudum, neşelendim.)
Sansürcünün
hilesi çoktur. Çilesi gibi. Hangi hileyi yaparsa yapsın, çile çekecektir. Son örnek
Edip Cansever şiiriyle ilgili: Şiirin biralı dizelerini çıkarıp lise
öğrencilerine öyle okutmaya karar vermişler. Aferin. Maksat, liselileri
biradan, alkolden uzak tutmak, akıllarına sokmamak. Şiirden orayı çıkarınca,
çocuklar ne güzel korunmuş oldu değil mi? Biralı iki dizeyi çıkarıp, yerine bir
sürü nokta koymuşlar. Nokta nokta. Sansürcü aklı işte, nokta nokta…
Şu
dizeler yerine:
“Bir
bira içmek istiyordu kaç gündür
Masaya biranın dökülüşünü koydu...”
Masaya biranın dökülüşünü koydu...”
(Lise
dört, 18 ya da 19 yaşında gençlerin okuduğu yer, “çocuk” demek ayıp ama
devletimiz kimine göre ana, kimine göre baba ya, kimse çocuk olmaktan
kurtulamaz onun elinden. Neyse, yoldan çıkmayayım.)
Kanat Atkaya bugün (17 Şubat 2013 Pazar) Hürriyet’teki
köşesinde güzelce yazdı işi, ve sordu, “Ama eh be kardeşim; madem “bir bira”
kaşıntı yapıyor bünyende o şiiri niye koyuyorsun kitaba?” (Kanat Atkaya yazısının tamamı içinburaya tık)
Niye sahi? Edip Cansever evrensel kudrette bir şairdir ve
sayısız şiiriyle “çocuklar”a şiirini anlatmaya başlamak mümkündür. Niye “Masa
da Masaymış Ha” Ha?
Şundan mı: Bakın biz şiirden, edebiyattan anlıyoruz. Edip
Cansever’in en ünlü şiiri hangisi iyi biliyoruz. Bir de biz dönemin iktidarının
ve onun politikalarının toplumda yarattığı hassas yanları da iyi biliyoruz,
iktidarın gücü kadar güçlüyüz ve şiirdeki “bira”yı çıkarıveriyoruz. Sorana
deriz ki, “En ünlü şiirini koyduk. Biliyoruz biz şiiri. Ama biralı koyarsak,
alkol, tütün filan kurulları bize cezalar keser, gençleri alkole mi teşvik
ediyorsunuz der. Biz de çıkardık.” Sonra kendi aramızda da deriz ki: “Artık
güç, yetki, karar bizde. Şiirdeki (aslında şairdeki) arızayı da temizledik bi
güzel. Alkole, votkaya, cine bulaşmasa ne güzel olurmuş şair. Aha biz de
çıkardık onu.” Uzatmak mümkün, işte bir sansürle çok mesaj.
Sansürcünün hilesi bu tabii, ama bu işin bir de çilesi var:
Kitaptaki sayfaya bakınca en çok dikkat çeken yer, o nokta nokta yerler. Olmayan,
çıkarılmış, sansürlenmiş bölüm. Sansürcü, sansürünü yaparken aklından ve
ruhundan geçenlerle, mesajlaşma içine girdiği güç merkezleriyle ve mesajlarıyla
mutluyken, yaptığı işi tersine çevirmiş olduğunu da fark etmez. O “nokta nokta”lar,
hem sansürcünün aklının nasıl bir akıl olduğunu gösteren ok işaretidir hem de
sansürcünün gidilmesini önerdiği yolun tersini gösteren ok işaretidir: Ne
varsa, ok yönünün tersinde yürüyünce var.
Bu satırların yazarı, rakıyı, şarabı, birayı sever. Lisede
okuduğu yıllarda, sahaflardan kaptığı hemen her Edip Cansever kitabını Üsküdar’ın
birahanelerinde, biranın dökülüşü, dökülmeyişi eşliğinde içmiştir. O yıllarda
kitaplarda Nazım Hikmet de yoktu. Kitapta olmayan kitapları bulmakta hiç güçlük
çekmediği gibi, aslında iyi edebiyatın ders kitabının anlattıkları,
gösterdiklerinden çok anlatmadıkları, göstermedikleri arasında olduğunu
çakıvermişti. Şimdi de o Edip Cansever şiirini okuyan “çocuk”lar, şiirde
gizlenenin, üstü çizilenin keşfinde hiç geç kalmayacaklardır. Zaten
kalmamışlardır da.
Sansürcü hilesiyle, o nokta nokta aklıyla çok yaşasın.
Nokta.
Yorumlar
Yorum Gönder