Kanıksatılmış işkence


'Çıplak arama' 
anayasaya ve yasalara aykırıdır. 
Kanunsuz yetkiler 
yönetmelik hileleriyle 
hepimize normal gibi gösteriliyor.




Elektrik verme, filistin askısı, cop sokma, falaka, ölesiye dövme gibi alçakça eziyet yöntemlerinden kurtulma mücadelesinde alınan yol, işkence suçunun çeşitli kılıklarda (yorum, anayasayı aşan hileli yönetmelikler, demiri kesen emir vb. yollarla) işlenmesine engel değil. ‘Çıplak arama’ rezaleti gibi. Cezaevlerinden düzenli, karakollardan seyrek olmayan biçimde şikâyetler geliyor. Er Utku Kalı’nın tahliyeden önce şikâyetiyle başlayan soruşturma, bu suçun askeri cezaevinde ‘rutin, makul, kanuni’ uygulama sayıldığını gösteriyor. 

Savcılığın aldığı ifadelerde diğer erler, ‘Utku Kalı’ya kötü muamele yapılmadığı’ kişisel kanaatlarıyla ifade verirken, kendilerine aynı işkencenin her görüşte yapıldığını açıkladı. Cezaevi müdürü de normal bir iş yaptığı fikrinde. 

Evet, ‘çıplak arama’ işkencedir. Anayasaya, yasalara aykırıdır. ‘Çıplak arama yapılması’na izin veren bir yasa yoktur. Bedenin tümüyle çıplak olma ihtimalini getiren tek yasal düzenleme, CMK 75’tir, orada sanığın bedenine yönelik işlemler ‘muayene’ olarak tanımlanır ve bedene dokunulmasını özel şartlara bağlar: Hâkim kararı (acil hallerde savcı kararı ama 24 saat içinde hâkime onaylatma şartı) gerektirir. Elbette burada düzenleme (arama değil de) ‘muayene’ olduğu için sadece hekim tarafından yapılabilir. Maddenin kritik asıl önemi şurada: ‘Cinsel organlar ve anüs bölgesine müdahale’yi iç beden muayenesi sayıyor. 

Şimdi, pratikte bu maddenin, “Muayene demek dokunmak demek, polis, jandarma ya da gardiyan dokunmuyor, bakıyor” şeklinde yorumlanmasıdır. Maddeyi, çıplak aramaya engel değilmiş gibi okumak, “Yasaklanmamış her şey devlet görevlilerine verilmiş yetkidir” anlayışına teslim olmaktır. 

Peki görevliler niye ‘bakıyor’lar? 

‘Adli Arama ve Önleme Yönetmeliği’nin 28’inci maddesi şöyle diyor: 

“Kişinin kanunlara göre izin verilmeyecek bir şeyi taşıdığına ilişkin makul şüphenin bulunması ve aramanın amacına başka türlü ulaşılamaması halinde, üst araması aşağıda belirtilen şekilde giysiler çıkartılmak suretiyle yapılabilir: 

a) Arama yapılmadan önce, bu aramayı yapmanın neden gerekli görüldüğü ve nasıl yapılacağı, o birimde görevli en üst kolluk amiri tarafından ilgiliye bildirilir. 

b) Arama, aynı cinsiyetten görevliler tarafından yapılır; arama işlemi kimsenin görmemesini sağlayacak tedbirler alınarak gerçekleştirilir. 

c) Arama, kişinin utanma duygusunu en az ihlal edecek bir şekilde yapılır; önce bedenin üst kısmındaki giysiler çıkarttırılır; bedenin alt 
kısmındaki giysiler, üst kısmındaki giysiler giyildikten sonra çıkarttırılır. Bu giysiler mutlaka aranır. 

d) Arama sırasında bedene dokunulmaması için gerekli özen gösterilir.” 

Hemen belirtelim: Düzenleme hukuka aykırı. ‘Soymak’, arama ile ‘muayene’nin sınırlarını karıştırmaktır. Genital bölge ve anüs açıkça ‘iç beden’ olarak tanımlanmıştır ve hâkim kararı, hekim marifeti aranmıştır. 

Çıplak arama, verilmemiş yetkinin kullanımıdır. Ayrıca Utku Kalı hakkında ifade verenler, çıplak aramanın rutin olduğunu anlatıyor. O kadar rutin ki ‘kötü bir şey olmadığı’na inandırılmışlar. “Bize ne yapıldıysa Kalı’ya da o yapıldı.” Oysa bu yönetmelik, temel yetkiyi yasadan almasa da hatasını düzeltmeye de çalışıyor. İşin rutin haline gelmemesine çalışıyor yani, ‘yasak bir şeyin saklandığına dair makul şüphe’, saklanan şeye ‘başka türlü ulaşılamaması’, en üst kolluk amirine bilgi vb. emirler bunun için. Kalı’da gördüğümüzse tamamen rutin. 
Bu ‘normalleştirilmiş işkence’, bu toplu aşağılama seansının bütün kolluk güçleri ve adli personel tarafından benimsenmediğine ilişkin iyi bir işaret var. Bildiğim bir tane, ama çok çok önemli. Öykü ve sonuç kısaca şöyle: 
Avcılar’da Aralık 2012’de kimlik sorduğu üniversite öğrencisini karakola götürüp çırılçıplak soyan ve o haldeyken birkaç defa ‘oturup kalkmasını’ isteyen polis memuru S. A’ya, TCK’nın ‘İşkence ve Eziyet’ fiillerine yaptırım getiren maddelerine göre dava açan savcılık, 12 yıla kadar hapis cezası istiyor. TCK’nın ‘İşkence’ başlıklı 94. maddesinden. Doğru yol bu, bu dava yakından izlenmeli.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

12 Eylül bildirisinin tam metni

15 Temmuz darbe girişimi bildirisinin tam metni