Türksat'ın ifşaatı
Türksat AŞ, şu
açıklamayı yaptı, tam metin en altta bütün haliyle olacak, böle
böle ilerleyeceğim.
Ne diyor? "Ben,
yetkili idari organ tarafından verilmiş yayın lisansı olan medya
hizmeti sağlayıcı kuruluşlara kapasite tahsis ederim."
Yani? Yayın lisansı olan
medya kuruluşuna kapasite tahsis hizmeti veriyor. Yani, bu lisansı
olmayana veremiyor. Niye versin, ama peki lisansı olana vermemesi
mümkün mü? Bu bir tekel. Alanındaki tek şirket. Dolayısıyla,
"yetkili idari organlar", yani devlet lisansı verdikten
sonra yayını yapabilmek için bu şirketin hizmetine mecburiyet
var. Mecburi hizmet bu, "Hayır" diyebilmesi için, çok çok özel ve yasalarla desteklenmiş gerekçelere ihtiyacı var. Kafasına göre hayır diyemez. Derse, "sansür" olur.
*
İkinci ve üçüncü
cümlesi, ilk cümledeki durumu iyi izah ediyor aslında, şöyle:
"Şirketimizin, 6112 sayılı Kanun çerçevesinde, içerik
denetimi yapma görev ve sorumluluğu bulunmamaktadır. Bu kapsamda,
İMC logolu TV yayın kuruluşu ile sözleşme imzalanmıştır."
Yani, içerik denetimi yetkisi
olmadığı için, içerikle ilgili herhangi bir durumu tartışma
konusu yapamaz bu şirket. Kendisi söylüyor. Böyle bir içeriği tartışamayacağı için, sözleşme feshi için de kullanamaz,
örneğin; örneğin, ücret artırma için de kullanamaz filan.
Üçüncü cümle bunu söylüyor zaten.
Ancak, evet "ancak"
diyor ve orada işler karışıyor:
"Ancak, şirketimize
gönderilen yargı organı yazısı ve yazının ekinde bulunan
bilirkişi raporu ile, muhatap şirketin PKK/KCK silahlı terör
örgütünün propagandasını yaptığı bildirilmiştir."
Şimdi, savcılık
yazısının özelliği, niteliği bir yana, bu yazının şirket
tarafından nasıl algılandığı önemli: Ne diyor şirket,
"Bize... propaganda yaptığı... bildirildi." Kim? "Yargı
organı." Yargı organı dediği, savcılık.
Bir televizyonun içerik denetimi konusunda tek ve en üst yetkili bilirkişi de olan RTÜK'ü bile devre dışı bırakarak, kendi tayin ettiği bilirkişiye yazdırdığı raporu şirkete yollayan savcılık. Şimdi, savcılık, herhangi bir özel ya da tüzel kişiyi, kurumu, kuruluşu filan herhangi bir şeyle suçlayabilir, bu bir maddi ya da hukuki gerçeğe denk düşemez, en fazla bir tek, bir iddia anlamına gelir; o yüzden yazdığı şeye "iddianame" denir, mesela "savunma" denilmez, "karar" hiç denilmez. O halde, bir "yargı organı" olduğu öne sürülse bile, icrai sonuç doğuracak "karar"lar alma yetkisine sahip bir "organ" değildir. Hukuken o yetki "yargıç"lara verilmiştir, "Türk milleti adına" karar alma yetkisi savcıların değil, "yargıç"larındır. Şirket ama savcılığın "mektubu"nu o türden bir karar, icraya dayanak olacak bir karar olarak almıştır. Haklı mı? Bir yanıyla evet: Savcılık, korkutucu bir makam, bir mektup yazarsa, insan şöyle bir kendine çeki düzen verir. Fakat "hukuk"i açıdan bakarsak, şirket haklı filan olamaz, söylemesi gereken tek şey vardır mektuba:
"Güzel mektubunuzu aldık, okuduk. Bu mektupta yazanlar bize bir mahkeme kararı olarak gelirse, elbette kanunlar çerçevesinde sözleşmeyi gözden geçirebiliriz. Fakat bu iddiaların bir mahkemeye ihtiyacı olduğu kanaatindeyiz."
Bir televizyonun içerik denetimi konusunda tek ve en üst yetkili bilirkişi de olan RTÜK'ü bile devre dışı bırakarak, kendi tayin ettiği bilirkişiye yazdırdığı raporu şirkete yollayan savcılık. Şimdi, savcılık, herhangi bir özel ya da tüzel kişiyi, kurumu, kuruluşu filan herhangi bir şeyle suçlayabilir, bu bir maddi ya da hukuki gerçeğe denk düşemez, en fazla bir tek, bir iddia anlamına gelir; o yüzden yazdığı şeye "iddianame" denir, mesela "savunma" denilmez, "karar" hiç denilmez. O halde, bir "yargı organı" olduğu öne sürülse bile, icrai sonuç doğuracak "karar"lar alma yetkisine sahip bir "organ" değildir. Hukuken o yetki "yargıç"lara verilmiştir, "Türk milleti adına" karar alma yetkisi savcıların değil, "yargıç"larındır. Şirket ama savcılığın "mektubu"nu o türden bir karar, icraya dayanak olacak bir karar olarak almıştır. Haklı mı? Bir yanıyla evet: Savcılık, korkutucu bir makam, bir mektup yazarsa, insan şöyle bir kendine çeki düzen verir. Fakat "hukuk"i açıdan bakarsak, şirket haklı filan olamaz, söylemesi gereken tek şey vardır mektuba:
"Güzel mektubunuzu aldık, okuduk. Bu mektupta yazanlar bize bir mahkeme kararı olarak gelirse, elbette kanunlar çerçevesinde sözleşmeyi gözden geçirebiliriz. Fakat bu iddiaların bir mahkemeye ihtiyacı olduğu kanaatindeyiz."
Medeni, hukuki memlekette
bu yazışma böyle biterdi. Bir televizyonun karartılmasıyla
değil. Şirket ise şöyle bitiriyor:
"Milli güvenliğimize
yönelik açık tehdit oluşturan yasadışı terör örgütünün
eylem ve faaliyetlerini övücü yayınlar yaptığı yargı
organı tarafından tespit edilen İMC logolu TV ile yapılmış
olan sözleşmenin devamının beklenmesi mümkün olmadığından,
HUKUKUN GENEL PRENSİPLERİ ve akdedilen sözleşmenin ilgili
maddeleri kapsamında, sözleşme feshedilerek, söz konusu kanalın
yayın iletimi sonlandırılmıştır."
Şirket, açıklamasında
savcının kendisine verdiği "yargıç" pozunu, yani
hukuki ve maddi gerçek hakkında karar verme yetkisine sahip olduğu
zehabını bahane mi etti, gerçekten korktu mu bilemeyiz, belki de (ve bence) gönüllüydü, üstüne atladı, bilemeyiz, fakat şunu
bilebiliriz:
Savcının mektubu, yetki
gaspının sınırlarında geziyor. Bu bakımdan bu yazı bir suç
duyurusudur da; savcı, kendi kendisinin suç işlediğini duyuruyor. Şirketin mektubu ise durumu teyiden ifşa etmekten
başka işe yaramıyor. Yani şirket de suça şerik oluyor. Şirket oluyorlar ikisi birlikte.
**
"Hukukun genel prensipleri" demek, bu şairane (en azından hukuku olmadığı kesin olan) mektuplaşmada ne anlama geliyor olabilir? Devletin dediği olur? Devletin sahiplerinin dediği olur? Devletin tek sahibinin dediği olur? Savcı varken yargıcı kim takar?
Söyleyin fırıncıya ekmek de vermesinler var bir de...
**
Türksat'ın internet
sitesindeki açıklaması şöyle:
"Türksat A.Ş.,
yetkili idari organlar tarafından verilmiş yayın lisansı olan
medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara kapasite tahsis etmektedir.
Şirketimizin, 6112 sayılı Kanun çerçevesinde, içerik denetimi
yapma görev ve sorumluluğu bulunmamaktadır. Bu kapsamda, İMC
logolu TV yayın kuruluşu ile sözleşme imzalanmıştır. Ancak,
şirketimize gönderilen yargı organı yazısı ve yazının ekinde
bulunan bilirkişi raporu ile, muhatap şirketin PKK/KCK silahlı
terör örgütünün propagandasını yaptığı bildirilmiştir.
Milli güvenliğimize yönelik açık tehdit oluşturan yasadışı
terör örgütünün eylem ve faaliyetlerini övücü yayınlar
yaptığı yargı organı tarafından tespit edilen İMC logolu TV
ile yapılmış olan sözleşmenin devamının beklenmesi mümkün
olmadığından, hukukun genel prensipleri ve akdedilen sözleşmenin
ilgili maddeleri kapsamında, sözleşme feshedilerek, söz konusu
kanalın yayın iletimi sonlandırılmıştır."
Tek ses, tek görüntü
Tek ses, tek görüntü
Yorumlar
Yorum Gönder