Koçgiri'de bir Topal Osman şarkısı
Gaza Pulumurê bi çekem e
(Pülümün
yaylası meşelidir)
Giran
giran çumi cem e
(Ağır
ağır gittim yanına)
Min go
de mala te bi şewitî Topal Osmanê xwînî
(Dedim
evin yansın kanlı Topal Osman)
Li gencê
d’me xist ji xelkê me ra vekir mahkeme
(Gençlerimizi
vurdu, halkımıza güttü dava)
Dilo yêman
keko yêman
(Yüreğim
aman kardeşim aman)
Çiyan
girt berf û duman
(Dağları
aldı kar duman)
Me ra
bişîn Şah ê Merdan
(Bize
yolla Şah-ı Merdan)
Dilo yêman
keko yêman
(Yüreğim
aman kardeşim aman)
Yerî yerî
aşîr yerî
(Yürü
yürü aşiret yürü)
Meftay di
me me ra kirin e koza dêrî
(Ölülerimizi
bize ettiler kapı kilidi)
Bûkê di
teze kuştin
(Taze
gelinleri öldürdüler)
Girtin e
zêrê d’sêrî
(Aldılar
alınlarındaki altınları)
Dilo yêman
keko yêman
Çiyan
girt berf û duman
Me ra
bişîn Şah ê Merdan
Dilo yêman
keko yêman
Kopruyen
binê Pulumurê dûdû sisê ne
(Pülümürün
köprüleri ikidir üçtür)
Zava bûkê
di teze kuştine
(Taze
gelin damadı öldürmüşler)
Zarê d’yek
salî du salî li qucê ne
(Kucaklarında
iki üç yaşlarında çocuklar)
Min go
de dava me bimînî mahşerê Hezretî Hûsên ê
(Dedim
davamız kalsın mahşere Hazreti Hüseyin’e)
*
İki
yerin üstünde duracağım.
Biri, “Meftay
di me, me ra kirin e koza dêrî.”
Ölülerimizi
bize kapı kilidi yapmışlar. Ölüler nasıl kapı kilidi olur? “Meftay di me”,
ölülerimiz. Koçgiri Kürtçesinde normal çoğul eki (an) yerine “di”
kullanılabiliyor; izahını dilbilimciler bulur elbet, burada o örnekle karşı
karşıyayız: Meftayên me yerine “meftay di me”, “zava bukên teze” yerine, “zava
bukê di teze” gibi. Ama üstünde duracağım yer dille ilgili değil, cümlenin
devamı: “… me ra kirine koza dêrî.” “Bize yapmışlar kapı kilidi.”
Toplarsak:
“Ölülerimizi bize yapmışlar kapı kilidi.”
Kilit,
malum, açılmayı engelleyen düzenek. Ölüler, kapıların açılmasını engelliyor. Ölülerle
kapı kilitlenmiş.
Kürtçede
(En azından Koçgiri Kürtçesinde) kapı “alınır”, kapıyı kapatmak, kapıyı “almak”tır.
Kapatılan kapı, açılabilir elbette. “Kilit” ise, kapının bir daha açılmaması
demektir. “Dêrî koz e” denildiğinde, kapı kilitlidir, denildiğinde, o kapı bir
daha açılmaz. Ocak sönmüştür, Türkçesi.
“Meftay
di me, me ra kirin e koza dêrî.”
Ölülerimizi
kapımıza kilit yaptılar.
Kapımızı
açılmaz hale getirdiler.
Ocak
söndü yani.
*
İkinci
üstünde duracağım yer:
Bûkê di
teze kuştin
Girtin e
zêrê d’sêrî
(Taze gelinleri öldürdüler)
(Aldılar
alınlarındaki altınları)
Taze
gelinleri öldürdüler
Alınlarındaki
altınları aldılar
Bu
sinematografik imge, şarkıda adı geçen ünlü kıyıcı Topal Osman’a hala süregiden
sevgi ve saygıyı anlamaya yarayacak anahtarı içinde taşıyor: Topal Osman,
Ermeni soykırımında faal rol oynamış bir Osmanlı subayı. Yine Pontus Rumlarının
kıyım-kovulma sürecinde faal rol oynamış biri. Koçgiri’de görevlendirilmesi,
Ermeni ve Rum kıyımlarındaki başarısına referansla yapılmış olmalı. Topal Osman
adına heykel var, zaman zaman anılıyor, TRT’de adına yakılmış şarkılar
çalınıyor. Bir “katil” olarak bizzat Mustafa Kemal’in izniyle, Mustafa Kemal’in
de suçlandığı bir cinayette oynadığı rol yüzünden öldürülmüş olmasına rağmen, bir
“mücrim” değil devlet nezdinde de (yoksa niye TRT çıksın şarkıları?) “toplum”
nezdinde de: O şarkıları kim dinliyor?
Biz şarkıdaki ana dönelim: Taze gelinler öldürülüyor ve alınlarındaki altınlar alınıyor. Kim alıyor o altınları? Topal Osman ile birlikte kim varsa o, onlar. Koçgiri küçük bir aşiret mesela Pontus Rumlarına göre nüfusu çok az, Ermenilere göre çok çok az. Topal Osman ve beraberindekiler Pontus etnik temizliğinde ve Ermeni soykırımında o altınlardan almamışlar mıdır? Koçgiri’de oralarda geliştirdikleri zulüm teknikleriyle gelmemişler midir? Koçgiri şarkısı, sadece Koçgiri’de bir kere görülmüş bir hikâyeyi değil, o enstantanenin “alındaki altınlara” uzan elin geçmişini, tarihin de kaydediyor değil midir?
O
altınlar, lanetli paydır. O altınların gittiği kursaklar, o altınların o
kursaklara gitmesini onaylayanlar, Topal Osman ve beraberindekilerin ve diğer
sayısız Topal Osmanların öyküsünü nasıl hatırlar ve hatırlatmak ister? Bir
kahraman. Milli bir evlat. O altınların öyküsü, o kanlı servet transferi, bugün
yaşadığımız felaketlerin, yanan ateşlerin yer altında oynaşan magma ateşi değil
midir?
*
Birkaç
Topal Osman’lı Koçgiri şarkısı daha var aklımda. Birinde,
"Topal
Osmanê xwînî" deniliyor, "Gêncê di me avet çahalan.”
“Kanlı
Topal Osman/Gençlerimizi attı çukurlara.”
Çukurlara atılan sadece gençler değildi elbette ama gençlere daha çok yanmak, bir söz imkanı varsa onu da gençler için kullanmak acılı toplumların sık görülen adetlerinden.
*
Tekrar
edelim o vakit: “Arşiv devletinse hafıza bizimdir.”
Arşiv
devletindir, ister açar ister açmaz ister öyle sunar ister böyle sunar. Hafıza bizimdir,
işte bu Koçgiri şarkısı bir hafıza şarkısıdır. Tarihi yazılmamışsa da,
yazılmayacaksa da, hafıza buradadır.
Altını
alan ellerle birlikte yazılabilir mi hiç o tarih?
Yorumlar
Yorum Gönder