"Kürt işçiler gitti"
Yetkililerin,
gazetecilerin bize aktardığı bilgilere göre özet şöyle:
İki Kürt inşaat
işçisi Kütahya’da, Emet ilçesinin Pazar yerinde gezerken bir grup gençle “omuz
atma tartışması” yaşar. İş kavgaya dönüşür. Kürt işçiler özür dilese de iş
tatlıya bağlanmaz. Kaldıkları yere sığınırlar. Toplam 16 işçi vardır. O arada
bir söylenti yayılır. Kürtler PKK bayrağı asmıştır. Ahali toplanır, binaya
saldırır. Çevre yerleşimlerden duyan gelir. Güvenlik güçleri tedbir alır.
İşçiler geceyi karakolda geçirir. Sabah memleketlerine, Van’a yollanırlar. Kimsenin
burnu kanamamıştır, ne mutlu değil mi?
Önce özetlenen
öyküdeki bir küçük tuhaflığa dikkat çekelim: İki Kürt, çarşıda, pazarda “bir
grup gence” omuz atmış olabilir mi? Olmaz değil mi, iki kişi, yabancısı olduğu
bir yerin çarşısında “bir gruba” omuz atmaya kalkmaz. “Ama Kürt bunlar, vahşi,
PKK var işin içinde” türünden öğretilmiş ahmaklıklara aklı teslim olmayan için
bu mümkün olamaz.
İki kişi bütün bir
çarşıya kafa tutamayacağı gibi, 16 kişi bütün bir ilçeye (28 bini aşan
kırsalıyla birlikte toplam nüfusu 48 bine yaklaşan bir ilçeye) kafa tutamaz
değil mi? Kürt oluşları anlaşıldığı anda bile tepki çektikleri yerde, PKK
bayrağı açmaları makul olamaz değil mi? Öyküdeki bu basit tuhaflık hayati
önemde, bize iki şeyi gösteriyor: Birincisi, konu Kürtler olunca en basit
gerçekleri bile görmezden gelecek kadar yoğun bir düşmanlık ve öfke birikimi
var. İkincisi, bu öğretilmiş ve kışkırtılmış birikim artık hiçbir rasyoneli
tanımıyor. Koca ilçede, “Olur mu yahu, hepi topu 16 kişi nereye, nasıl bayrak
asarmış? Kim görmüş?” diyecek kimsenin kalmayışı nasıl açıklanır başka?
Peki ahali niye bu
halde?
Bu sorunun yanıtını,
konuyla ilgili haberin veriliş biçiminden ve verilen haberde aktarılan iki
yetkilinin sözlerinde bulabiliriz.
Önce habere bakalım.
Haberin sahibi DHA, Doğan Haber Ajansı. Doğan grubunun ajansı. Bu haberi
seçmemin sebebi ne konuyla ilgili en kötü haber olması ne de en iyi haber
olması; diğer ajansların, gazetelerin ve televizyonların verdiğinden belirgin
biçimde ayrılan hiçbir yanı yok, bir tür ortalamayı temsil ediyor, özetle.
Seçim sebebim sadece yazılarımın yayınlandığı radikal.com.tr sitesinde yer
alması. Orada yazıyorum ya, en çok orayı okuyorum.
Haberde, sadece
sonlarda bir yerde “Kürt” deniliyor. O da “olayın Türklük-Kürt çatışması
olmadığı”nı söyleyen “bazı ilçe sakinleri”nin söylemi aktarılırken. İşçilere
saldırılırken ortada olmayan “sağduyulu ilçe sakinleri”, saldırı amacına
ulaştıktan sonra söyleyivermiş bunu, yarım ağızla; utangaçça haberin dibine konulmuş
bu laf da. Söyleyen de, yazan da, yayınlayan da yalan olduğunu biliyor çünkü.
Herkesin paylaştığı yalan. İdeoloji yani.
Daha giriş cümlesinde
şöyle bir ifade yer alıyor: “… çıkan tartışmanın ardından, ‘PKK bayrağı açıldı’
söylentisi üzerine toplanan bini aşkın kişinin saldırmak istediği 16 inşaat
işçisi, memleketleri Van’a gönderildi.” Haberin tamamında, önce pazarda gezen
iki işçinin saldırıya uğradığı, ardından sığındıkları yerde diğer 14
arkadaşlarıyla beraber saldırıya uğradıkları anlaşılıyor, fakat bir nefret
saldırısının söz konusu olduğunu gösteren bilgiler, haberin içinde tanınmaz
hale getirilmeye çalışılıyor: Çarşıdaki durum, şöyle aktarılıyor: “İddialara
göre işçiler karşı taraftan özür diledi, ancak gerginlik sürdü.” İki kişi,
çarşıda “omuz atma” nedeniyle tartıştıkları (İşçiler omuz atmış olsaydı, bunu
çok iyi biliyor olurduk, hem belediye başkanının hem de kaymakamın söyledikleri
bunu çok iyi ortaya koyuyor) en az beş kişiden ve bu türden bir tartışma
gürültüsüz olamayacağından bütün pazardan özür dilemiş midir? Sayılar böyle
olduğunda elbette, omzu yiyen siz de olsanız, güvende olmayacağınızdan emin
olduğunuz çarşıdan bir an önce kaçmak için dilersiniz o özrü. Haber “eşit iki
yurttaş kavgası” olmadığının çok iyi farkında olan kişilerce yazılmış, ama “iki
taraf” mantığını korumak için basit yazım hilelerine girişmiş, sebebi de var,
haberdeki hileli yazım, belediye başkanı ve kaymakamın konuşmalarının her
satırındaki mantığın bir ürünü. Yani yerel muhabirler, yerel yöneticilerinin
akıl ve mantık sınırlarını zorlamamayı seçmiş. Anlaşılır, ama kabul edilebilir
mi? Gizlenen Kürtlük, “PKK bayrağı” söylentisi etrafında aktarılıyor.
“Memleketleri Van’a gönderildiler…” Tabii haberin hiçbir yerinde “memleketlerine
giden” ya da “gönderilen” işçilerin görüşü yok. Yine de biz omuz atmadıklarını,
PKK bayrağı asmadıklarını haberden öğrenebiliyoruz! Görüşleri olsaydı daha
başka şeyler de öğrenecektik, muhtemelen daha vahim şeyler.
Van, sadece Kürtlerin
yaşadığı bir il değil, koca bir il ve örneğin hatırı sayılır sayıda Karadenizli
yurttaşımız oturuyor orada, ama biz hiç “Kürt denilmeden” işçilerin Kürt
olduğunu anlıyoruz. “Kürt” denilmiyor, çünkü “Emet halkının Kürt yurttaşlara
saldırdı, saldırı PKK bayrağı açıldı söylentisinin eşliğinde linç kampanyasına
dönüştürüldü” bilgisini doğrudan aktarmak, konu Kürt meselesi olunca herhangi
bir bilgiyi doğrudan aktarmanın sakıncalı sayıldığı yönetim ve onun
biçimlendirdiği gazetecilik anlayışına uygun görülmüyor. Haberde en dibe
sıkıştırılan, “PKK bayrağı açıldığını gören olmadı…” ifadesi de, haber
yazıcıların gerçekliği tüm çıplaklığıyla vermeye çekinip, işin özünü utangaçça
aktarma anlayışının bir sonucu.
Haberin Radikal’deki
başlığı şu: Kürt işçiler gitti!
Spotu da şöyle:
“Kütahya'da okul
inşaatındaki gerginlik işçilerin güvenli bir şekilde Kütahya'ya gönderilmesiyle
bitti. Belediye Başkanı Koca: "Bu tür olayların tekrarlanmayacağını
biliyoruz.”
Öylesine, kalktı
gitti öyle mi? Güvenli bir şekilde Kütahya’ya gönderildiler. Oradan da memleketlerine,
Van’a. Kendilerini çaresiz bırakan depremle katmerlenmiş yoksulluğa. “Gitti”ler.
Oysa anlıyoruz ki
öyle değil, haberden anlıyoruz, haber anlatmaya utansa da. Mızrak çuvala
sığmıyor çünkü.
Oysa gitmediler,
kovuldular. İstanbul’daki inşaat işçilerinin “öbür dünyaya gitmedikleri” gibi,
düpedüz sınıfsal tutum cinayetinde öldürüldükleri gibi.
Ne yazık ki, sorun
sadece haber değil, hatta Belediye Başkanı ve Kaymakam’ın sözlerine bakılınca,
haber son derece masum duruyor. Cuma günü, yarın, Radikal internette devam
edeceğim. Kim nereden geliyor, nereye gidiyor, onu yazmayı deneyeceğim. “Kürt
gitsin: Nüremberg’den Emet’e emekçi, yurttaş ve ırkçılık” başlığıyla…
ne diyelim ali abi cimm
YanıtlaSilhayırlı uğurlu olsun diyen bir zihniyetin atanmışları ve seçilmişleri..
YanıtlaSilHocam Ellerinize Sağlık Çok Güzel Değinmişsiniz..
YanıtlaSil