Kayıtlar

2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Çöl

Bir çöl açılıyor. Bizim için. Bizim Ufalanan yanlarımızdan. Açılıyor Önümüzde beyaban. Serap Varsa çöldesindir Dediler İnandık Bir çöl açılıyor. Sayfa gibi Beyaz bir çöl: Tüm renkleri geri çeviriyor Vermiyor hiçbir rengi geri: Siyah bir çöl Kays’ın yazdığı çöl değil bu. Bir harf Gibi düştüğü çöl değil. Fuzuli’nin okuduğu çöl değil Sezai Karakoç’un alıp duvarına astığı çöl değil, Mushaf’ın yanına İki kapak arasında bir kainat açılır, kapanır orada İki parantez arasında bir cümle açılır kapanır gibi İki an arasında bir ömür… İbni Haldun ölçtü bedevi adımlarla Bir devenin bakışlarında yayılan çöl Bir çöl açılıyor, şairi dinlemedikleri gün ufalanmaya başlayan yanlarımızdan açılan bir çöl: “Sıkma o kurşunu. Komşuna ateş etme.” “Ne bilir” dediler, “O büyük şairse de” anlamaz silahların dilinden… Şehirleri konuşturmuştu şair, şehirlerle konuşmuştu. Demediler, şehirlerin içinde patlayacak kan fırtınalarını görmüştür belki, kum fırtınasında gözleri d

İsmail Maşuki'nin İstirahatgâhında Söyledikleri

"Gel eriş bir katreye kim anda ummân gizlidür" Bir yanım denizken daha az yoruluyorum insan olmaktan Yaşadığımdan daha az. Öldüğümden Bir yanım denizken… Söyledim. Sözdeki fazlaları Söyledim. Fazlalarını. Ata ata kattılar beni divana. Attığım sözlerden kurulu tahta kurulmuşlar Atık sözlerden örülü çuhalar üstünde. Üstlerinde ipek libaslar. Altın, gümüş halkalar parmaklarında, boyunlarında. Ortada bir Süleyman. Ne gelmiş ellerinden ölümümüze tuğra çekmekten başka? Bizim ve öz kardeşlerinin…. Oğullarının... Bir de gözlerine mil eteklerine yüz süren emret yeğenlerinin.  Mahkemesi başladı muhakemesiz zilletin Kanıt istediler Ağzımdan çıkanlara “Ağzımdır kanıt” dedim, “Sesim.” Yetmedi. Yetmemiş bedenim, varlığım. Bedenim kanıt olmasa, ayırırlar mıydı başımdan? Aldım başımı geldim, derinlerden. Sahilde bir mest, ağlar kızıl şarabın yudumlarken. Ser mest. Dil mest. Hal mest. “Başın için” dedim, “al başımı. Göm beni toprağa. Geldiğimiz y

Gazete Duvar

Resim
Yazılar artık Gazete Duvar'da, arşiv de orası olacak. Bugünden geriye sırayla: Her ilde 999 Fethullahçı mı?  Muz cumhuriyeti ve kararname cumhuriyeti Milletim sana söylüyorum... Yenikapı'dan Meclis'in bombalanmasına

Yara ile Bıçak

15 Temmuz darbe girişimi bildirisinin tam metni

15 Temmuz'da darbe yapmaya girişen cuntacıların TRT'den okuttukları bildirinin tam metnidir. * Türkiye cumhuriyetinin değerli vatandaşları, Sistematik bir şekilde sürdürülen anayasa ve kanun ihlalleri; devletin temel nitelikleri ve hayati kurumlarının varlığı açısından önemli bir tehdit haline gelmiş, Türk Silahlı Kuvvetleri dahil olmak üzere devletin tüm kurumları ideolojik saiklerle dizayn edilmeye başlanmış ve dolayısıyla görevlerini yapamaz hale getirilmiştir. Gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içerisinde olan cumhurbaşkanı ve hükümet yetkilileri tarafından; temel hak ve hürriyetler zedelenmiş, kuvvetler ayrılığına dayalı, laik ve demokratik hukuk düzeni fiilen ortadan kaldırılmıştır. Devletimiz; uluslararası ortamda hak ettiği itibarini yitirmiş ve evrensel temel insan haklarının göz ardı edildiği, korkuya dayalı otokrasi ile yönetilen bir ülke haline getirilmiştir. Siyasi idarenin aldığı hatalı kararlarla mücadeleden geri durduğu terör tırmanarak birçok masum v

12 Eylül bildirisinin tam metni

12 Eylül 1980 darbesinin 1 No'lu bildirisidir: Yüce Türk Milleti; Büyük Atatürk’ün bize emanet ettiği ülkesi ve milletiyle bu bütün olan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, son yıllarda, izlediğiniz gibi dış ve iç düşmanların tahriki ile, varlığına, rejimine ve bağımsızlığına yönelik fikri ve fiziki haince saldırılar içindedir. Devlet, başlıca organlarıyla işlemez duruma getirilmiş, anayasal kuruluşlar tezat veya suskunluğa bürünmüş, siyasi partiler kısır çekişmeler ve uzlaşmaz tutumlarıyla devleti kurtaracak birlik ve beraberliği sağlayamamışlar ve lüzumlu tedbirleri almamışlardır. Böylece yıkıcı ve bölücü mihraklar faaliyetlerini alabildiğine arttırmışlar ve vatandaşların can ve mal güvenliği tehlikeye düşürülmüştür. Atatürkçülük yerine irticai ve diğer sapık ideolojik fikirler üretilerek, sistemli bir şekilde ve haince, ilkokullardan üniversitelere kadar eğitim kuruluşları, idare sistemi, yargı organları, iç güvenlik teşkilatı, işçi kuruluşları, siyasi partiler ve nihayet y

12 Mart muhtırası

12 Mart muhtırasının tam metnidir Meclis ve hükümet, süregelen tutum, görüş ve icraatlarıyla yurdumuzu anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar içine sokmuş, Atatürk'ün bize hedef verdiği uygarlık seviyesine ulaşmak ümidini kamuoyunda yitirmiş ve anayasanın öngördüğü reformları tahakkuk ettirememiş olup, Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceği ağır bir tehlike içine düşürülmüştür. Türk milletinin ve sinesinden çıkan Silahlı Kuvvetleri'nin bu vahim ortam hakkında duyduğu üzüntü ve ümitsizliğini giderecek çarelerin, partiler üstü bir anlayışla meclislerimizce değerlendirilerek mevcut anarşik durumu giderecek anayasanın öngördüğü reformları Atatürkçü bir görüşle ele alacak ve inkılap kanunlarını uygulayacak kuvvetli ve inandırıcı bir hükümetin demokratik kurallar içinde teşkili zaruri görülmektedir. Bu husus süratle tahakkuk ettirilemediği takdirde, Türk Silahlı Kuvvetleri kanunların kendisine vermiş olduğu Türkiye Cumhuriyeti'ni korumak ve kollamak

27 Mayıs darbe bildirisi

27 Mayıs 1960'ta radyolardan okunan darbe bildirisinin tam metnidir: Dikkat…. Dikkat… Muhterem vatandaşlar, Radyolarınızın başına geçiniz. Güvendiğiniz silahlı kuvvetlerinizin sesi bir dakika sonra sizlere hitap edecektir. "Bugün demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla ve kardeş kavgasına meydan vermemek maksadıyla, Türk silahlı Kuvvetleri memleketin idaresini eline almıştır. Bu harekete Silahlı Kuvvetlerimiz, partileri içine düştükleri uzlaşmaz durumdan kurtarmak ve partiler üstü tarafsız bir idarenin nezaret ve hakemliği altında en kısa zamanda adil ve serbest seçimler yaptırarak idareyi hangi tarafa mensup olursa olsun seçimi kazananlara devir ve teslim etmek üzere girişmiş bulunmaktadır. Girişilmiş olan bu teşebbüs hiçbir şahsa veya zümreye karşı değildir. İdaremiz hiç kimse hakkında şahsiyete müteallik tecavüzkar bir fiile teşebbüs etmeyeceği gibi, edilmesine de asla müsamaha etmeyecektir. Kim olursa olsun ve hangi partiye m

NATO'ya inanıyoruz, CENTO'ya bağlıyız

Resim
Darbe nasıl yapılır bilmem. Neyi eksik, neyi fazla yapmışlar, ne mantıklı ne mantıksızmış anlamam zor, bilmeyince.  Bu darbe denilen kötülüğün daha önce yapılmışları var. Bunların yaptıkları, daha önce yapılanlara benziyor. Hepsi kanlı, hepsi vahşi, hepsi bir sürü laf söylemiş. Bildiğim bir şeyi yapayım, laflara bakayım dedim. 1960, 1971 ve 1980 darbe bildirileriyle bu seferki (Allah’tan) başarısız darbecilerin bildirilerin bir karşılaştırmaya giriştim. Ne çıkarsa bahtıma… En geveze bildiri: 15 Temmuz Bu seferki darbe bildirisi, tartışmasız en geveze bildiri. 461 kelime var, “imza” hariç. Bu kadar dil dökmenin bir sebebi olmalı... Örneğin,  12 Eylül bildirisi 292 kelimeden ibaret. 27 Mayıs bildirisi aslen 192 kelime; sunuş ve bir tekrarla birlikte 236 kelimeye ulaşıyor. 12 Mart muhtırası ise 121 kelime. Kestirip atıyorlar yani, doğaları gereği. (Yakından bakmayacağım 28 Şubat MGK bildirisi 568 kelimeydi. 27 Nisan muhtırası ise 594 kelime; fakat bu iki metne i

Feridun Yazar'ın ardından

Resim
Civanmerd. Musa Anter öyle tanımlamıştı genç Feridun Yazar’ı, birlikte hapis yattığı günleri aktarırken. Musa Anter sözlüğünde bu Frenklerin “centilmen”ine karşılıktı. Gandi’ye benzetmişti aynı yazıda. Nazik. Dikkatli. İyi dinleyici. Barışçı usulleri kişiliğine sindirmiş biri olarak görmüştü. Cenazesi’nde bu kez biraz bir sosyal demokrat umut ile biraz o umudu pekiştirmeye yönelik PR çalışması neticesinde “Gandi”ye benzetilen bir başka ismin, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun çelenginin yer alması, iki Gandivari karakterin selamlaşmasınden çok, CHP geleneğiyle Kürt siyasetçilerin işbirliği yaptığı, yapabildiği zamanların hatırasını güncelliyordu. 1977’de CHP’den Şanlıurfa Belediye Başkanı seçildi. 28 Eylül 1979'da evinin önünde iki kişinin silahlı saldırısına uğradı. MC ruhu iktidarda da muhalefette de zindeydi. Milliyetçi Cephe. Demirel, Erbakan ve Türkeş birlikte. Şimdi hepsinin ruhu tek kişide toplanmıştı, o zaman aynı kökün üç sarmaşığıydılar.  13 yerinden yaralandı.

'Kan'lı bir mesele

Resim
Bir siyasetçi niye kandan bahseder? Kan testinden? Bir de, hematolog değilse, sağlık bakanı değilse, ortada tıbbi bir mesele yoksa ve fakat yine de kandan bahsediyorsa, korkmak gerekmez mi? Kendi adımıza cesur olsak bile, cesaretimizin önlemeye yetmeyeceği işlerden korkarız, insanız. Kandan bahsedildi. Kan testinden. Mesele malum: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Almanya Parlamentosu Yeşiller Grubu Milletvekili Cem Özdemir 'i (ismini vermeden) andı. Ne anış ama... "...Birileri de diyor ki, (Cem Özdemir) güya Türk... Ne Türk'ü be? Bunların kanlarının laboratuvar testinden geçmesi lazım. Onun kanının öyle olması, böyle olması bizi ilgilendirmiyor." Kanın öyle olması, böyle olması "biz"i ilgilendirmiyorsa, kanının laboratuvar testinden geçmesini niye istiyoruz diye sormanın fazla manası yok, bu türden paradokslar "öfke belagati" diye övülen nutukların ayrılmaz parçası. Deniliyor ki, "biz" kanla ilgileniyoruz da "onun"

Sevdiğine Voltaire, sevmediğine Hitler

Resim
“Terör” deyince akan sular dursun isteniyor. Duruyor da. Buz kesiyor. Memleket kutup iklimi yaşıyor bu nedenle. Bugün “terör”le estirilen dondurucu fırtınalar, örneğin 1985’te adlı adınca estiriliyordu: “Kürt” denilince akan sular duruyordu. Kürt yoktu. Varlık alameti göstermemeliydi. Gösteren de yok edilirdi. Bugün artık “Kürt” denilerek bu işler yapılamıyor, o zaman metaforlar devreye giriyor: Terör. Terör, bir metafordur, bir hukuk kavramı değil.

Fikri Takip 3: Sözleşme özgürlüne elveda

Resim
Türkiye'de gidişat, yurttaşın temyiz kudretinin olmaması gerektiğini benimsemiş bir sisteme doğru mudur? Birkaç örneğe bakarak böyle olduğunu kamilen kanıtlamış olamasak bile, aynı örneklere bakarak bu yönde hayli kuvvetli bir iktidar arzusu bulunduğunu öne sürebiliriz. Buna hakaret davalarının kullanılma biçimini, İMC TV örneğinde olduğu gibi, devletin sözleşmelere müdahalesini, Başbakanlığın kamu çalışanlarına yönelik genelgesini de eklersek, sahne tamamlanır. İktidarlar, düşünce özgürlüğünü kısıtlayarak hukuki suçlarını gözden kaçırıp meşruiyetlerinin sorgulanmasını yaygınlaştırmaya engel olmak olabilir, bunun şimdiye kadar bilinen en yaygın yolu, düşünce açıklamalarını kriminalize ederek, pozitif hukukta yeri olsun olmasın, ceza vermeye yönelmektir.  Savcının akademisyenlere sorduğu sorularla yaptığı şey, bunun bir örneğidir. Fakat yargıcın vicdani ret kararıyla yaptığı şey, yani neyin düşünce demeye, dolayısıyla hukuki korumaya layık olduğuna, neyin "düşünce" de

Fikri Takip 2: Temyiz kudretinize sahip çıkın!

Resim
"Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes temyiz kudretini kaybetmiştir." Bir Anayasa maddesi bu. Ben yazdım. Yok yok,  Aziz Nesin 'lik yapmaya çalışmıyorum, Anayasa'nın 66'ıncı maddesine öykündüm. Yakında Anayasa'ya aynen yazılırsa şaşmamak lazım. Yazısız Anayasa'da yazılı zaten, aşağıda kanıtı var. Yannis Vasilis Yaylalı, "halkı askerlikten soğuttuğu" gerekçesiyle ceza aldı. Cezanın gerekçesinde hukuk tarihine geçecek vahamette ifadeler yer aldı. Maddede, orijinal maddede, "Devlet" büyük yazılmış ama ek, kesme işaretiyle ayrılmamış. Anayasa'nın imlası bozuktur; cunta generallerinin hukukçuları, hak kısıtlama acelesiyle imlayı tümden unutmuş sanki. Bir devlet, yurttaşlarına eğitimini verdiği, zorla bellettiği kurallara kendi niye uymaz? Uymadığı kurallar hukuk kurallarıysa "hukuk devleti" olma vasfını kaybeder ya da kazanamaz. Uymadığı kurallar imla kuralıysa? İzah etmekte zorlansak da, şu gözlemi y