Kayıtlar

Ekim, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bana valini söyle, sana demokrasini söyleyeyim!

Resim
  Valilerin fuzuli yetkilerini ve yerel yönetimler üstündeki vesayeti kaldırmak zorundayız. Eğer ikinci tek parti dönemini resmen kutlamaya başlamayacaksak.   Valilik bir fosildir. İdari ve siyasi fosil. Valiler de arkeolojik varlıklardır; en azından Türkiye Cumhuriyeti devlet örgütlenmesinde. Asur’dan, Babil’den, Mısır’dan, Roma’dan, Emevi’den, Abbasi’den kalma... demokrasinin uzak bir fikir biçiminde bile görünmediği çağlardan...

Direnme su samuru, seni doğal hayata vereceğiz!

Resim
Doğada öyle hırsızlık mı olur?  Öyle cinayet mi olur?  Bu insanlığımızı  unutma vallahi su samuru!  Yoksa seni  salıverdiğimiz doğal hayattan  daha doğal bir hayata  salıvermesini de biliriz biz!

Kürt ile Kürt'ü ayıran duvar

Resim
  Nusaybin'e örülen duvar,  hem 'Birlik, beraberlik, kardeşlik'  laflarını tekzip ediyor  hem mayınlı sınırın  yol açtığı kötülükleri  çoğaltma potansiyeli taşıyor.

Boyacısın sen boyacı kal!

Resim
  İktidarda bir dil sorunu var.  İktidarın sorun olarak görmediği,  özellikle olanaksızlarla  temas anlarında  kendini dışa vuran bir sorun.  

Kurban, bayram ve Ziya Osman Saba

Ziya Osman Saba iyiliktir. Öyküsü, şiiri ve kendisi iyiliktir. Mutlu İnsanlar Fotoğrafhanesi, o güzel kitap, bir iyilik metnidir. Diğer öyküleri de. Şiirleri de. Yaşam-öyküsü ve yaşam-şiiri de. Ziya Osman Saba, her Kurban Bayramı’nda aklıma düşer. Her “kurban”dan söz edileceğinde de. Çocukluğundaki kurban “şahit”liğinin yarasıyla bir daha kurban kesmemiş olmasından değil hayır, şunun için daha çok: Kendi şahitliğini kurbanın gözü ve diliyle konuşturmayı başardığı için. O iyiliğin somutlaştığı “Kurban” şiiri, ne kurbana yazılmış bir şiir, ne kurbana karşı bir şiir, hayır, doğrudan kurbanın ağzından bir şiir.

Türk'ün Kürtçeyle imtihanı!

Resim
MHP'li Fethiye Belediye Başkanı'nın  icadı ne yeni ne de başkan yalnız biri.  Kürtçe, Kürtçeyi dışlamak amacıyla  ilkin TBMM tutanaklarına 1920'de girdi.  Ulaştırma Bakanı daha yeni  uçakta Kürtçe anonsu  "çığırından çıkarmak" olarak tanımladı. Fethiye’nin MHP’li belediye başkanının işi herkese malum: Kürtçe kelimeler kullanarak tasarladığı afişlerle “Türk’e, Kürt’e, Laz’a, Çerkez’e…” hasılı Türklük kaderine razı gelmesi icap eden herkese bir mesaj vermek istedi: “ Tek dil en güzeli ; tek millet, tek vatan, tek dil, tek bayrak, tek devlet” mesajı. Fakat parti içinde de bir dil sorunu olmalı ki genel merkez şimdi bu buluşuna ödül olarak kendisine kapıyı gösteriyor. Oysa başkanın icadı yeni değil, hiç de yeni değil; üstelik başkan bu işte yalnız da değil. Her partiden dostları var. Hatta Türkiye'de tüm partilerden geniş kesimleri içeren bir Kürtçe karşıtı parti olduğunu bile söyleyebiliriz.

Ahmet'le Emine'nin elleri

Eylül bir iş katliamıyla bitti. Ama bizim daha büyük işlerimiz var, demokrasi filan kuruyoruz, üstünde durmadık: Sakarya’nın Pamukova ilçesinde tarım işçilerini taşıyan kamyonet yoldan çıkarak bir ceviz ağacına çarptı. Kasa işçi doluydu. İşçi ucuzdur. Kadındılar. Kadın işçi daha da ucuzdur. Tarım işçisiydiler. Tarım işçisi sudan ucuzdur. Kasada taşınıyorlardı. Açık kasada. Kamyonetin kasasındaki işçilerden sekizi kazadan canlı çıkamadı: Nermin Yeltekin, Hülya Yeltekin, Emine Hatun Çöl, Nazlı Gülfer, Nesrin Ağaçdelen, Hatice Fidan, Serpil Avcı ve Hacer Yıldız. Yevmiyeleri 50 liraydı. Ayva toplamaya götürülüyorlardı. Bahçeden bahçeye dolaştırılıyorlardı. Piyasalar bu işlere karışmaz, o yüzden ne borsa etkilendi, ne döviz kıpırdadı, ne bono fiyatları oynadı. Ekonomimizin canı insan canından kıymetlidir, üstündür; ekonomiyi canlandıracak işlerin, işçi canını alan işlerle bir ilişkisi yoktur. Ölen işçilerin yol açabileceği tek zarar, tüketici nüfusunun azalmasıdır. Fakat mekro ekon...

Vali bey yine yakmış mektubun ucunu: Devlet e-postasının grameri

Bu yazı 12 yıl önceden, Gezi günlerinden. İsmail Saymaz o zamanlar Radikal muhabiriydi. Eskişehir'de katledilen Ali İsmail Korkmaz hakkında haberleri vardı, olayın aydınlatılmasında rol oynayan gazetecilerdendi İsmail Saymaz.  Dönemin Eskişehir Valisi, o zamanlar çok gürültüye yol açan bir mektup yazmıştı İsmail'e, tehdit etmişti. Sonradan, "Tehdit etmedim, sitem ettim" diyecekti. Demesi kurtarmadı ama vali, 2000 lira tazminat ödemeye mahkum edildi. Yani hem tehdidi hem de tahkiri yargı kararına bağlanmıştı.  İsmail şimdi gözaltında. Bu sefer Can Atalay gibi, Osman Kavala gibi "hükümeti yıkmaya girişmek"ten soruşturuluyor anladığımız kadarıyla.  "İsmail Saymaz gazetecidir" sloganı bana biraz hüzünlü geliyor, İsmail'in gazeteciliğini kanıtlamaya çalışmak, bunun için şahitlik yapmak abesle iştigal çünkü. Vali ile diyalogundan sonra mahkeme kararıyla kanıtlandı mesela bu ama içinden geçtiğimiz günler kendi adımız ve varlığımızdan şüphe duymamızı g...

Başörtülü generale engel ne?

Paketinin getirdiği ilerlemeler tartışılırken  pösteki sayar gibi  ne geldi ne gitti saymayacaksak eğer,  ilkelere bakmalıyız.  Başörtüsüne izin verilmeyecek mesleklerle  verilecekleri ayıran hukuki bir ölçü yok, örneğin.  Perakende usulde  demokrasi inşasına girişildiğinde  sorun çözmekten çok  sorun çıkaracağını göstermesi açısından  hayli olumlu bir paket bu. Boşluğuyla dolu.  (2 Ekim 2013, Radikal)