Sanal yargı, linç jürisi ve intikamcı hafıza

Mehmet Pehlivan ve Fatih Altaylı tutuklamaları sadece basit yargısal ihlaller değil, inşası süren yeni rejimin nasıl bir “adalet” aradığı, nasıl bir devlet öngördüğü, nasıl bir toplum istediği ve bu hedeflere ulaşmak için nasıl işlediğinin son alametleri niteliğinde. Binmişiz yargı alametine gidiyoruz kıyamete. Rejimin işleme biçimi aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bugüne kadar gelen olumsuz karakteristik özelliklerinin, başka bir deyişle negatif birikiminin kullanım biçimini de gözler önüne seriyor. Hiçbir şey yoktan var olmuyor, fakat elbette hiçbir şey mutlak bir süreklilik, bir tekrar da değil, eski kötülüklere yenileri eklenerek yola revan olunuyor. Tutuklamalar kadar tutuklamaların etrafındaki tartışmalar, hem siyaset ve hukuk alanındaki hem de toplumsal plandaki gidişatın vahametini gözler önüne sermesi açısından önemli: Yargı teşkilatının iktidar tarafından kullanım biçimi ve yargının buna rıza vererek katılması adaletsizliği kurumsallaştırmıy...