Çöl
Bir çöl açılıyor. Bizim için. Bizim
Ufalanan yanlarımızdan. Açılıyor
Önümüzde beyaban. Serap
Varsa çöldesindir
Dediler
İnandık
Bir çöl açılıyor. Sayfa gibi
Beyaz bir çöl: Tüm renkleri geri çeviriyor
Vermiyor hiçbir rengi geri: Siyah bir çöl
Vermiyor hiçbir rengi geri: Siyah bir çöl
Kays’ın yazdığı çöl değil bu. Bir harf
Gibi düştüğü çöl değil.
Fuzuli’nin okuduğu çöl değil
Sezai Karakoç’un alıp duvarına astığı çöl değil, Mushaf’ın
yanına
İki kapak arasında bir kainat açılır, kapanır orada
İki parantez arasında bir cümle açılır kapanır gibi
İki an arasında bir ömür…
İbni Haldun ölçtü bedevi adımlarla
Bir devenin bakışlarında yayılan çöl
Bir çöl açılıyor, şairi dinlemedikleri gün ufalanmaya
başlayan yanlarımızdan açılan bir çöl: “Sıkma o kurşunu. Komşuna ateş etme.”
“Ne bilir” dediler, “O büyük şairse de” anlamaz silahların
dilinden… Şehirleri konuşturmuştu şair, şehirlerle konuşmuştu. Demediler,
şehirlerin içinde patlayacak kan fırtınalarını görmüştür belki, kum
fırtınasında gözleri dolan yaşlı bir deve gibi. Devenin gözyaşlarını görmezden
gelip kim geçebilmiş çölü? Günlerimiz yangın yeri, o günden beri.
Yorumlar
Yorum Gönder