Mülk yurttaşınsa ferman devletindir!


Kentsel dönüşümü sağlayacak afet tasarısı, yerel yönetim reformu sözü vermiş bir iktidarın sözünden cayması halinde ne olacağının delili. Yasa, iktidarın merkeziyetçi anlayışı nasıl benimsediğinin ve yasama işlemini nasıl ferman usulüne çevirdiğinin bir delili.

Dokumuzu değiştiriyorlar hızlı vuruşlarla (Gülten Akın)


Kentsel dönüşüm yasalarına dair şimdilik son yazı bu. İlk iki yazıda kapsam (bütün Türkiye) ve amaç (yargıyı devre dışı bırakarak mülkiyet hakkının ilgası) üstünde durmuştum.
Şimdi sıra yasanın vahim iki yönünde: Merkeziyetçiliğin tescili ve tahkimi ile ferman usulü yasama. Kısa tutacağım, bu serinin son yazısını.
Önce merkeziyetçilik. Tasarı, belediyeleri dönüşüm sürecinde yetkisiz bir yardımcıya çeviriyor. Onlar sadece bakanlığın ya da TOKİ’nin dediğini yapabilir, başka bir şey de yapamaz. Büyükşehirler dahil. Muhelefet partilerindeki ya da bağımsızlardaki belediyelerin halini hiç konuşmasak daha iyi.
Bir arsa ve bir ev daima bir “yer”dedir. Bu yer kent dediğimiz yerse, beldeden büyükşehire kadar bir belediye alanıdır. Belediye, yerin yönetiminin merkezi siyasal aygıtın yetkileriyle kimi zaman beraber, kimi zaman da dışında yürütülmesini sağlar. Yerel yönetimin gücü, merkezi yapının gücü tarafından massediliyorsa, vesayet altında tutuluyorsa, demokrasinin pek de yerli yerinde olmadığı söylenir. Mevcut iktidar partisi, yani AK Parti, iktidarı ele aldığı ilk yıllarda merkeziyetçi yapı aleyhine hayli söylem üretmiş, yerel yönetim reformlarından bahsetmiş, hem halka hem de dış muhatabı AB’ye bu yönde bol bol taahhütlerde bulunmuştu. Bu tasarıysa, hem taşınmaz hukuku hem de idare hukuku prensiplerini çöpe atmasının yanı sıra, yerel yönetimleri de bu çöpün bekçisi olma dışında bir yere konumlandırmıyor. Tasarı bu haliyle, olası bir yerel yönetim reformunun rafa kaldırılmış olduğunu beyan etmiyor sadece, mevcut kısıtlı yetkileri bile budayarak bir “karşı reform” görünümü sergiliyor. Bunun nedeni açık: Tasarının mülkiyete ilişkin ağır sonuçlarının, yerel seçmeni yerel yöneticileri geri adım itmeye zorlamasının önüne geçilmek isteniyor.
Ferman usulünden kastım şu: Yasa, kentsel dönüşüm denilen mülksüzleştirme sürecini öyle katı bir biçimde, öyle kısa bir sürede tamamlamak istiyor ki, kamulaştırma yasası, ihale yasası gibi önemli yasalar dahil, kentleşme ve çevre korumaya ilişkin mevzuatta kısa kısa atıflarla çok sayıda hükmü aynı anda devre dışı bırakıyor. Zaman içinde oluşmuş, birbirine atıfla yoğun ve karmaşık bir sistem haline gelen mevzuatta bir tünel açılıyor adeta. Mevzuatın iyi ve yerinde olduğu söylenemez elbette ve ama bu türden bir değişikliğin birkaç madde içinde, sadece kanun numaraları sıralanarak yapılması, neliberal otoriteryen muhafazakarlığın demokrasi iddiasının bir söylemden ibaret olduğunun açık bir göstergesi.
“Ferman padişahınsa dağlar bizimdir” demişti Dadaloğu. O, zamanının iskan politikaları gereği diz çökertilmek istenen obaların şairiydi. Şimdiki yönetim de “Mülk yurttaşınsa ferman benimdir” diyor açıkça. Ne diyelim, yeni tek parti yöntemleri hayırlı olsun.


YAZININ İKİNCİ BÖLÜMÜ İÇİN:

YAZININ BİRİNCİ BÖLÜMÜ İÇİN;


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

12 Eylül bildirisinin tam metni

15 Temmuz darbe girişimi bildirisinin tam metni