KCK iddianamesi: İki özgürlük tartışılacak
KCK iddianamesi, son dönem hazırlanan iddianemelerin bütün
ortak özelliklerini içeriyor. Örgüt var mı yok mu ayrı mesele, biz yine
örgütlenme ve fikir özgürlüğünü tartışacağız.
Çok sayıda KCK davası var. Bir yenisi için İstanbul’da bir
iddianame hazırlandı. Binlerce tutuklusu olan bir dizi davadan biri,
İstanbul’daki. İddianame 2500 sayfayı buluyor. Teorik olarak iddianamede yer
alan iddiaların doğru olup olmadığını mahkeme değerlendirecek, yani “gerçekler”,
savunmanın da sözünü söyleyeceği yargılama sürecinde ortaya çıkacak. Elbette bu
bir “KCK davası” olduğuna göre, derdest diğer KCK davalarında karşımıza çıkan
bir sorun burada da çıkabilir, Kürtçe savunma sorunu. Bu iddianamede çok sayıda
Kürtçe bilmeyen, Kürt de olmayan şüpheli var. En ünlüsü Büşra Ersanlı ve Ragıp
Zarakolu.
Büşra Ersanlı ve Ragıp Zarakolu, biraz da ünleri nedeniyle,
KCK soruşturmaları sürerken de iddianameden sonra da tartışmaların odağında yer
aldı. İkisine yönelik suçlamalar, suçlamalara kanıt olarak gösterilen deliller,
“inanılması mümkün olmayan suçlamalar ve deliller” şeklinde değerlendirildi. Bu
tutum, örneğin Ergenekon çerçevesinde açılan davaların çoğunda da gözlendi;
örneğin ODA TV davasında Ahmet Şık ve Nedim Şener’in durumları, gözaltına
alınmalarından tahliyelerine kadar giden süre boyunca benzer bir inanmama
eğilimi ve bunun sonucu olarak da iddianameye, devamında yargılama sürecindeki
işlemlere yönelik eleştirel yaklaşımlar gözlendi. Sadece bazı sanıklara yönelik
haksız işlem ve eylemler değil, h-Hem Ergenekon hem de KCK davalarının iki
özelliği bu inanılmazlık tutumunun
kaynaklarından biriydi. Birincisi bu davaların, suçlamalar ne olursa olsun,
politik nitelikte davalar, dolayısıyla da geniş kitleleri ilgilendiren davalar
olmasıydı; ikincisi de bu davalardaki iddianame ve delillendirme mantıklarında
görülen bir benzerlik.
Elbette iddianame iddianameye benzer, benzemeli de ama bu
davalardaki “benzerlik”lere yönelik en önemli eleştiri, iddianamelerin pek
“iddianameye” benzemediği oldu. Eleştiriler yapılırken, örneğin Ergenekon
davalarının haklılığına inananlar, iddianamelerdeki bu sorunları, “davaların
özüne zarar vermesini engellemek” amacıyla dile getirdiler, yani amaçları
“davaların özünü” kurtarmaktı. Davalara inanmayanlarsa hukuk yokluğunun delili
olarak gösterdiler bu sorunları.
İstanbul’daki KCK iddianamesinde, kabaca bir bakışla, benzer
sorunlar var, tanımlayalım: Savcılar, genel bir teorik çerçeve çizip o
çerçeveye aykırı durumları eleştirip, o teorik çerçevede suçladıkları
sanıkların bir örgütlenme içerisinde olduğunu beyan edip, delillerini
sıralıyor. Deliller, telefon vb. kayıtlar, tanık-gizli tanık ifadeleri,
aramalarda bulunan bilgi belge ve dökümanlar vs.
KCK davasında da çerçeve, çekirdeği PKK olan bir örgütlenme
şemasıyla çiziliyor. PKK’nin, hedefi dört ülkedeki Kürt nüfusundan bir birleşik
büyük Kürdistan kurmak isteyen bir örgüt olarak kurulduğu ve hep öyle kaldığı,
PKK’li görünmese bile Kürt sorunu etrafında örgütlenen bütün yapıların bu
hedefi paylaştığı fikri, şemanın zemini. Sonra PKK’den PKK’nin İran, Irak,
Suriye ve Avrupa örgütlenmeleri dahil çok sayıda örgütle ilişkisine, oradan
KCK’ye ve BDP’ye kadar giden bir şema. İddianame açıkça, PKK=KCK=BDP şemasını
çiziyor. Bu şema, KCK operasyonları çerçevesinde nasıl binlerce kişinin
tutuklanabildiğini de izah ediyor. Suçlama çerçevesinin genişliğine bakınca,
örneğin İstanbul sokaklarında sağa sola Molotof atanlarla dağa gidenler,
BDP’nin siyaset akademisinde konuşanlar ve konuşulanlarla Meclis’teki
milletvekillerinin olduğu çok geniş bir kitle iddianemeye sanık olarak
girebilirdi. Dolayısıyla iddianamenin mantığı kabul edilince, davada neden bu
kadar çok suçlanan kişi olduğunu değil, neden bu kadar az suçlanan kişi
olduğunu sormak daha yerinde olur.
Yine iddianame, Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla
görüşmelerinden sonra yayınlanan görüşme notlarına önemli bir yer ve ağırlık
veriyor. Savcılık makamı adeta uzun uzun Öcalan’la tartışıyor. Ayrıca
Öcalan’ın görüşlerine atıfta bulunmak başlı başına bir suç delili olarak
tanımlanmakla kalmıyor, benzer görüşler de aynı torbaya konuluyor. İddianamenin
ilginç yanlarından biri de, siyaset akademisinde verilen derslerin çözümleri
iddianameye eklenirken, yargıçların dikkatini çekmek amacıyla olacak, bazı
yerler bold olarak veriliyor: Mesela “Kürdistan” geçen her yer. Savcılık,
politik bir hedef olarak Kürdistan’ı telaffuz etmenin mi, coğrafi bir bölge
olarak Kürdistan demenin mi, ya da tarihsel bir terim olarak Kürdistan’dan dem
vurmanın mı suç ya da suç delili olduğunu belirtmiyor, “Kürdistan” kelimesinin
yazılmak zorunda olduğu yerde önüne bir “sözde” kelimesi konulduğuna bakarsak,
üçünün birden geçerli olduğunu kabul etmemiz gerekir. O halde Kanuni Sultan
Süleyman’ın ünlü mektubunun ve mektubu okumaya, basmaya yönelecek herkesin
potansiyel KCK’li olduğunu öngörmek bile mümkün.
Suçlanan kişiler, suç delilleri ve sevk maddeleri arasındaki
uygunluğu yargıçlar değerlendirecek dedik. Dolayısıyla buralardaki
uyumsuzlukları zaten savunma avukatlarının dile getireceği doğaldır. Fakat
genel görünüm itibarıyla, davanın iki temel sorunla yakında ilgili olduğunu
söylemek mümkün bir ön gözlem olarak:
İstanbul KCK dahil, bu davalarla biz ifade özgürlüğü ve
örgütlenme özgürlüğünün sınırlarını tartışıyor olacağız. Konu Büşra Ersanlı ve
Ragıp Zarakolu’ndan ibaret değil, onların geçmişleri, faaliyetleri bilinen
“masum akademisyenler ve yayıncılar, insan hakları savunucuları” olup
olmamaları da değil. Konu, davalarda suçlanan ya da benzer davalarda suçlanacak
herkesin ifade ve örgütlenme özgürlüğü konusu.
Bu eksen üzerinde daha yakın bir okuma, yarın bu sayfalarda
yer alacak; hedef, şu türden cümlelerin neden iddianemeye delil olarak
konulduğunu anlamak olacak:
“(00.36.56) …(anlaşılmadı) şimdi kadının doğa toplumu düşürüldükten
sonra …(anlaşılmadı) orda kadının, toplumun ve tüm doğanın bir tahribatı söz
konusu, bunlarla birlikte ben ele almamız gerektiğini düşünüyorum ben aslında
yani aslında doğru bir yerde …(anlaşılmadı) yani sadece kadının düşürülmüşlüğü
değil aynı zamanda tüm toplumun ve doğanın düşürülmüşlüğü baz alınıyor.”
Yorumlar
Yorum Gönder