Uludere'den bir katırın mektubu
Ben bir katırım. Bildiğiniz katır. Size birkaç şey
söyleyeceğim. Söylemem lazım. Kimi yazarlarınıza, yöneticilerinize,
paşalarınıza cevap olsun diye değil. Onlara cevap vermek utandırır beni. Onlar gitsin
benzerleriyle konuşsun. Ama televizyonlardan, gazetelerden evlere durmadan
onların sözü giriyor. O evlerde büyüyen çocuklara duyururum belki sesimi. Bir tek onun için söz
aldım. İlk ve son defa. ***
Canlıydım. Dört ayı geçti. Gökten inen kara ateş topları
beni çocuklarla toprağa kattı. Kindar tanrılar geçti o an gökten. Bilmediğimiz,
tanımadığımız tanrılar. Kana girmekten zevk alan. Ateş yağdırdılar. Kara
ateşler.
Benim tanrımın şimşeğini biliyorum, kinsizdir o. Bunlar kin
doluydu. Başka tanrıların kini. Nemrut’un kini. Her biri bir İbrahim’in üstüne
düştü o gece ateş toplarının. O gece siz 34 İbrahim kaybettiniz. Ben
kaybetmedim. Ben onlarla birlikteydim. Hep birlikte kalacağım. Dağların
çocuklarıyla.
Burada çocuklar çabuk büyür. Dünyanın her yerindeki yoksul
çocukları gibi. 12-13 yaşlarında koca adamlardır. Kalplerindeki dağ kadar büyük
olurlar. Onlar dağın kalbidir, dağ da onların. Yük götürürler o çocuklar. Dünyanın
her yerindeki yoksul çocuklar gibi. Ben de yük götürürüm, onların yükünü. Onlarsa
dünyanın yükünü götürürler.
Ateşli yerler buraları. Yerden, havadan, her yönden hep ateş
gelir. İnsanların kalbinde ateş vardır. Ölümün ateşi. Genç ölülerin ateşi . Ve yaşam
ateşi. O gece gökten geldi ateş. Yağmaya başladığında bir şey yapamadık.
İbrahim’in tanrısı vardı, bizim yoktu ateşe serin ol diye emredecek. Bize ateş
emredilmişti. Yükümüzle öldük, iki teneke mazot, birkaç paket sigara öteberi… Çocukların sırtında dünya, kalplerinde dağ,
damarlarında gelecek arzusu.
***
Ben katırım, her bireyi soyunun tek temsilcisi olan
hayvanım. Sever çocuklar beni, küçükken onları, biraz büyüdüklerinde yüklerini
taşırım. Ateşler içinden geçiririm. Benim birkaç parça ottan başka ne bir şeye
ne bir kimseye zararım var.
Aranızda adımı küfür yapanlar var, neden bilmem. Bir canım
ben de. Sanmam tanrı beni küfür olarak yaratmış olsun. Benim tanrım öyle olamaz,
çocuk canına kanına doymayanların tanrısı olabilir. Bilmiyorum.
Güzel çocuklardı. Bilmediğim bir dili konuşurlardı. Ben
hiçbirinizin dilini bilmem zaten. Bilmem de gerekmez. Asker, politikacı, yargıç
değilim, katırım ben. Dil bilmem gerekmez.
**
Şimdi konuşuyorum. Ölümden aldım bu ruhsatı. Kanımın kanlarına
karıştığı çocuklardan. Onları evlerine götüremedik. Dünyanın yüküyle dünyanın
kalbine gömüldüler, gömüldük. Taş olduk, toprak olduk. Güzel çocuklardı, güzel
gülerlerdi. Büyük insanlığın parçasıydılar, erken büyüyen, erken ölen büyük
insanlık. Güzel anlaşırdık. Konuşmadan.
**
Konuşanlarınız çok şimdi sizin. Bilmediğim dillerde bir
yığın şey söyleyip duruyorsunuz. Bana, çocuklara hakaretler yağdırıyor kimileri.
Uluorta. Ben sizin sorularınızda değilim, evde götüremediğim çocuklardayım.
Canlı kalanlarımız oldu. Bir at eve dönünce, bir anne sordu, “Çocuğum nerde?
Neden onu da getirmedin?” utandık biz. Anne dilinde sormuştu. Anlarız anne
dilinden. Acının dilinden. Biz utandık. Siz utanmazsınız.
Çocuklara kaçakçı dediniz. Suçmuş kendi topraklarında gezmek,
ekmek aramak. Bizim dünyamızda sınır yok. Bilmiyorum neden yeryüzünün bir
yerinden ötekine gitmek suç olsun. Suç sizsiniz. Kaçakçı değil o çocuklar.
Kaçakçı sizsiniz, siz gerçeği gözlerden kaçıranlar. Yaşamı. Umudu.
***
Ben kaç bin yıl taşıdım yükünü hepinizin. Atalarınızın yükünü
taşıdı atalarım. Şimdi artık otomobilleriniz var, onlar çoğaldığından beri biz
azaldık. Otomobili yaptıran akıl, bize kurşunu, bombayı, gökten inen, yerden
çıkan ateşleri uygun gördü. Dağların yoksul çocuklarıyla beraber çok öldük. Kürt
dağlarında yoksul Kürt çocuklarla. Başka yerlerde başka yoksul çocuklarla.
Biriniz, bir bakan mıydı ne, bizim haklarımızdan söz etti,
bizim haklarımızı koruyacağını söyledi. Sonra ateş geldi gökten, hakkımız,
payımız olarak. Bir başkası, gazeteci mi yazar mı ne, anamla babama laf
söyledi. İnsan çeşit çeşit. Anne babalarına bakarak insan, hayvan seçiyor kimi.
Biri vardı, Hitler mi ne, milyonları yaktı sırf anne babalarını beğenmediği
için. Anladım ki onun soyu aranızda geziyor, yaşıyor. Siz onun soyunu
koruyorsunuz, çocukları değil. Medeniyet diyorsunuz buna. Daha çok dişi var bu
medeniyetin. O soyu kurutmazsanız sizin adınız küfür olur, benim değil.
***
At ne güzeldir, siz bilmezsiniz. Eşek ne güzeldir siz
bilmezsiniz. Canlı ne güzeldir siz bilmezsiniz. Can ne güzeldir siz
bilmezsiniz. Biz konuşma bilmeyiz. Yalan bilmeyiz. Cinayet bilmeyiz. Biz
yaşarız, dünyanın parçası olarak.
Yasak aşkın meyvesiymişim ben. Doğru, tanrının her canlıya
verdiği aşkın meyvesi. Yalan aşkın meyvesi değilim ama. Devlete, onun
putlarına, paralara, yalanlara, mermiye, mayına, bombaya, jetlere aşkım yok. Biraz
ot, biraz saman ve biraz su yeter bana. İnsanları kırmak, insanları insanlara
kırdırmak, başka hayvanları yok etmek için kimseden para almıyorum. Soyumuzu ne
başka hayvanlardan ne de eline kalem verilen hayvanlardan üstün sayıyorum. Yaşamak
sizinkiyse benim ölümüm iyidir. Sizin adınız doğruluksa benim adım küfür
kalsın.
Ben ilk ve son defa konuştum. Ölümün verdiği ruhsatla. Yanımdaki
çocuklarsa her gün konuşacak. Okulları olmasa da konuşacak. Dağ dilinde, su
dilinde, taş dilinde, toprak dilinde, çiçek dilinde, kurt, kuş dilinde her gün,
konuşacak, konuşulacak.
(11 Mayıs 2012, Radikal İnternet)
(11 Mayıs 2012, Radikal İnternet)
unutursak kalbimiz kurusun !
YanıtlaSil