FARUK EREN'İN YERİ-Bizde emanete yamuk olmaz!
Aslan Sütlü, akşamdaan akşama yazar, sek yazar. |
Milliyet’in Cağaloğlu’nda olduğu yıllar. Demek ki 93’ten önce. Gece çalışıyorum. Az içtiğim sanılmasın, gece 02.00’de servise doluşuyoruz. Ben Avcılar’da yani en son iniyorum. Ama neredeyse bir minibüs dolusu insan. Millet Caddesi-E5-Avcılar güzergahında girmediğimiz semt kalmıyor gecenin o saatinde. Pazartekke’nin oralarda bir arkadaş iniyor. Servis ara sokaklara girmeden ben iniyorum, sabaha kadar açık bir büfeden bir torba bira alıyorum. Dönüşte servis tekrar beni alıyor. Gidene kadar ufak ufak demleniyorum. Bir kutuyu şoföre bırakıp kalanı evde deviriyorum.
Bazen de erken çıkıyorum işten, o zaman Beyoğlu’nda yeni yeni
açılmaya başlanan barlara kapağı atıyorum. Hele bir de maaş günüyse sabaha
karşı eve anca dönebiliyorum.
Yine böyle bir gün, ama öncesi önemli. Evimiz kira, yüksek
enflasyon yılları, aile tüm birikimini dolara yatırıyor, ev alınacak.
Milliyet’in hemen yanında bir dövizci var oradan döviz alıp bozduruyorum filan.
Valide gazeteye giderken bir tomar dolar verdi. Öyle bir tomar dediğime
bakmayın neredeyse bir ev parası! Sırt çantama koyduğum dolarları dövizcide
TL’ye çevirdim. (O zamanlar ATM’ler yeni yeni çıkıyor, internet yok dolayısıyla
internet bankacılığı hiç yok.) Çantam mafya filmlerindeki gibi parayla dolu.
Akşam nasıl olsa iş çıkışı yine eve gideceğim diye bir bankaya filan
yatırmıyorum parayı. İlerleyen saatlerde bir arkadaşım üstelik de güzel bir
arkadaşım gazeteye telefon ederek Beyoğlu’nda bir barda olduğunu söylüyor.
Akşam 11 gibi tüydüm gazeteden ve soluğu bardaki arkadaşlarımın yanında aldım.
Birkaç duble içip, bir taksiye atlarım eve dönerim diye düşünüyorum ama
muhabbet tatlı, beni çağıran arkadaş ise muhabbetten çok daha tatlı. Birkaç
dubleyi hayli aştım, arkadaşlardan birinin “Hadi bizde devam edelim” teklifini
kıramadım. Üstelik dediğim gibi güzel bir arkadaş da var arada. Levent’te
içmeye devam ediyoruz, sarhoşluğum delilik düzeyine varıyor neredeyse. Aklıma
birden çantadaki paralar düşüyor. Saat 4 filan gibi tutturuyorum “Ben Avcılar’a
eve gideceğim” diye. “Manyak mısın, bu saatte olur mu, sabah gidersin”
ısrarlarını, güzel arkadaşın suratıma anlamsız anlamsız bakışını son bir duble
rakıyı da devirerek savuşturuyorum, “Gidijem ulan” diyorum ve çıkıyorum.
Sabah daha doğrusu öğlen gözümü odamda açıyorum. Evdeyim,
odamdayım. Aklıma ilk olarak çantam geliyor, bakıyorum yanıbaşımda. Açıyorum
içi boş.
Yıkılıyorum. Yatağa giriyorum yeniden yorganı çekiyorum
üstüme. Geceyi hatırlamaya çalışıyorum. Bara gittim… Oradan Levent’teki eve,
orada bir şey olamaz heralde... Hayal meyal bir taksi yolculuğu hatırlıyorum
Avcılar’a doğru. Sonrası kopuk. Taksici mi çarptı beni acaba? Zorluyorum,
zorluyorum hatırlamıyorum. Yüzümü yorganın içine çekiyorum. Ulan ben ne eşek
herifim. Ne diyeceğim şimdi evdekilere. Yılların birikimi gitti, nasıl
açıklayacağım. “Sarhoştum kaptırdım mı” diyeceğim, “Zaten az mı çektirdim bu
insanlara” diye düşünüyorum. Yatağın içinde küçüldükçe küçülüyorum. İntihar
fikri saplanıyor beynime. Yatağın içinde kıvranırken elim yastığın altına
kayıyor. Elim bir şeylere takılıyor. O da ne. (Nırınırnııım)
Yastığı kaldırıyorum altı para dolu. O kafayla emaneti yerine
ulaştırmışım ya bir de gece hırsız filan girer diye çantayı boşaltmışım
paraları yastığın altına dizmişim.
Annemlerin şimdi oturduğu ev o parayla alındı.
***
Aslan Sütlü kimdir? Niye yazar? Ne yazar? Ne yazdı? Önceki öyküler için adres:
FARUK EREN'İN YERİ-ÖYKÜLER TOPLU HALDE
FARUK EREN'İN YERİ-Bizde emanete yamuk olmaz!
***
Aslan Sütlü kimdir? Niye yazar? Ne yazar? Ne yazdı? Önceki öyküler için adres:
FARUK EREN'İN YERİ-ÖYKÜLER TOPLU HALDE
FARUK EREN'İN YERİ-Bizde emanete yamuk olmaz!
Yorumlar
Yorum Gönder