O deniz otobüsünde ne oldu?
Yargısız infazlara karşı olduklarını söyleyenler, ne çabuk sustunuz? Neden böyle çabuk sustunuz?
Meşru bir soru bu. “Terörü mü destekliyorsun lan” diye gümbürtü
yaratanlara bakınca, meşruiyeti daha da artan bir soru. Verilen yanıtlardaki
çelişkilere bakılırsa. Hele hele 1980’lerden sonra benzerlerini yaşadığımız
işler hatırlanırsa, son derece meşru.
**
Soruyu soruyla
devam ettirelim: Yargısız infaz neydi? 1980’lerde adı konulan, öldürme hedefli
idari güvenlik operasyonlarına verilen isim. Başta İstanbul olmak üzere büyük
şehirlerde sık görülüyordu. Hedef “Türk solu” denilen devrimci yasadışı
örgütlere yönelik bir işlemdi. Yargısız infaz adı takılmasının nedeni basitti:
Kimi zaman gerçekten ortada silahlı ya da silahsız bir eylem vardı, kimi zaman
da polisin saptadığı militan ya da sempatizanların bulunduğu yere yönelik
gerçekleşirdi. “Sempatizan”ların ille de bir örgüte sempati duyması
gerekmiyordu, “solcu”luğunun rapor edilmiş olması yeterliydi.
İşlemin adını
hak eden niteliği de basitti: Hiçbir durumda ana amaç, operasyon yapılan kişi
ya da kişileri canlı yakalamak değildi. Gerçek bir tehdit oluşturmaları ya da
oluşturmamaları da hiç önemli değildi. Çoğu zaman yakalandıktan sonra kurşuna
dizildikleri de oluyordu; baştan inkar edilse de kısa süre sonra ortaya
çıkıyordu.
**
İşte bu 80’lerde
Türk soluna yönelik operasyonlarda adı konulan, 90’larda kaybettirme pratiğinin
de eşliğinde ve Kürtleri de içine alarak yoğunlaşan idari güvenlik işlemini,
yargısız infazı biz geçen hafta sonunda kaçırılan deniz otobüsünde yaşadık
kuvvetle muhtemel ki.
Önce basından farklı farklı bilgiler
sızdı. Buna göre eylemci değil, eylemciler vardı. Eylemciler PKK’nın askeri
kanadından dört ya da beş kişiydi. Silahlıydılar, bomba düzenekleri de vardı. Ardından
iki vali farklı farklı açıklamalar yaptı. Kocaeli Valisi’nden kaçıranın bir
kişi olduğunu, adi olma ihtimalinin kuvvetli olduğunu duyduk. Sonra İstanbul
Valisi bir kişi olduğunu teyit etti. En son İçişleri Bakanı, iki validen de
farklı açıklamalar yaptı. Ona göre PKK’lıydı, bütün çabalara rağmen ikna
olmamıştı, operasyon mecbur olmuştu. Korsanın üzerinde üçe bölünmüş şekilde
yerleştirilmiş 450 gram A4’ü patlatmaya ayarlı bombalı düzenek vardı. Yolculara
göre üç ile altı el ateş edilmişti.
Valilerin ve bakanın
açıklamalarındaki çelişkiler ortada. Çelişkilerin en önemlisi, “bombalı
düzeneğin patlamasına yol açmadan” altı merminin nasıl sıkıldığı.
Televizyonlar, iştahla, “Geminin kaptan köşkünde hiçbir yerde mermi izi yok.
Yani tüm mermiler hedefe, yani eylemciye isabet etmiş” diye anlatıp
duruyor.
**
Operasyonu
yapanların gemiye rahatça girmeleri, eylemcinin sürekli kaptan köşkünde
bulunması filan ayrıntılarıyla anlatılırken, “E peki nasıl oldu bu? Madem
girdiler, yolcuları niye tahliye etmeden operasyon yaptılar” diye soran
olmuyor. İki vali niye farklı farklı açıklamalar yaptı? Bakanın verdiği
“teknik” bilgiler ne kadar tuhaf, “boş şişeyle bombanın etkisini artırmak” ne
demek? Bu nasıl “terörist eylemci” ki, yolcuların cep telefonlarını önce
topluyor, sonra dağıtıyor. Kaptan köşkünden hiç inmiyor
Bakana ve diğer
yetkililere soru sormak ünlü televizyon kanalları ve gazetelere ayıp mı
geliyor? Ama gazeteler, televizyonlar habercilik yapmayı, dördüncü güç olmayı
çoktan bıraktı değil mi? Bırakmayana da bıraktırdılar değil mi? Memleketi
paylaşmaya yönelik kavgada birbirine şeriatçı/laik sözde cepheleri arkasında
demediğini bırakmayan medya gruplarının bu mesele etrafındaki ittifak da
dikkate şayan. Ama o da yeni bir şey değil, onlar başından beri adaletsizlikte,
zulümde müttefikti zaten.
**
Şimdi, gemide bir
yargısız infaz yapıldığı kuşkusunu
dile getirenler süratle
“PKK’lı olmak”la suçlanıyor. “Sağ
yakalanabilirdi” diyen milletvekili, bilmem kaçıncı defa vatan haini ilan
ediliyor. Ama zaten yargısız infaz operasyonlarına her itiraz taa 80’lerden
beri böyle karşılanmıyor muydu? Necdet Menzir, Mehmet Ağar,
Ünal Erkan, Hayri Kozakçıoğlu, Tansu Çiller, bu soruları soranlara aynı
gerekçelerle kızmıyor muydu? Ayhan Çarkın sonra o “operasyon ve çatışmalar”da
neler yaptığını bize bir bir anlatmadı mı?
**
Bir de yargı
var. Bağımsız yargı. İşte operasyon olur, savcı süratle gelir. Her şeye el
koyar. İncelemesini yapar. En ufak bir hata yapanın canına okur. Hollywood
filmi değil değil mi bu? Olmaz böyle şeyler değil mi gerçek hayatta. Yok,
yanlış anlaşılmasın, münhasıran “Türk yargısı”na laf söylemeyeceğim, münhasıran
Türk devletine ve medyasına söylemeyeceğim gibi. Bu “biz dünya devletiyiz”
diyenleri gönendiren bir operasyon, çünkü onlar “Aynı Almanların
Baader-Meinhoff’çulara yaptıkları gibi” işler yapan bir devlet arzusundalar
zaten. Bu olaydaki soru azlığı, olayın hemen gündemden kalkışı, olay gecesi
televizyonlara ve internet sitelerine Ankara’dan gelen (son dakika yayınlarını
kesin yönündeki) müdahaleler, bu ittifaktan aslında herkesin mutlu olduğunu
gösteriyor. E ne diyelim, kutlu olsun.
**
Muhalif,
hakbilir vs. görünüp, “Aptalca bir eylem bu, böyle yapanı öldürürler” diyenlere
oldu bir de. Ben eylemci değilim. Akıllıca eylem, aptalca eylem nedir, nasıl
olur bilmem. Bildiğim sadece şudur: Hukuk, devletin hükmetme enstrümanı
olmaktan çıkarılıp, direnmede, gasp edilmiş egemenliği geri almada bir araç
olarak kavranmayacaksa, yok hükmündedir. “Akıllıca eylem yap vurulma” sözü
zeki, akıllı insanlara ait olabilir, ama devletle hemhal olmuş bir zeka ve
akıldır bu. Tıpkı soru sormayıp eylemle övünen basının devletle hemhal oluşu
gibi. Devletlerle insanlık gelseydi, birkaç bin yıldır gelmiş olurdu.
**
Tekrar soruyorum, büyük kaygıyla, tedirginlikle. Yargısız
infazlara karşı olduklarını söyleyenler, ne çabuk sustunuz? Neden böyle çabuk
sustunuz?
Haklı bir yazı, ama son bağlamda söylediklerine katılmıyorum. Sözü dönüp dolaştırıp, yargısız infazlara karşı olanlara getirilmesi...Gündemin her tarafı alacalı bulacalı..o kadar çok şey olup bitiyorki.Sorun edilmesi gereken yargısız infazlara zaten karşı olanlar değil. Bu memleketteki tutarsızlık, vicdani ikiyüzlülük, entelektüel kesimin ikiyüzlü duruşu..çoğaltılabilir bunlar. Sanki Söylediklerim ikiyüzlü de, diğer taraf ikiyüzlü değil mi? Örneğin sözkonus eylem Öcalan tecriti için yapıldğı söyleniyor. Tecritin bu ülkede en korkunç olduğu zmanlarda söz konusu kişi ve çevresindeki hareket bize dokunulmadığı sürece sorun yok tarzında yaklaştılar sürece. Şimdi bu ikiyüzlülük değil de nedir? Yargısız infaz mıdır,evet.
YanıtlaSil