Türkiye bölünmüş haberiniz var mı?
“Burada neden yoktur.” Bu bir Auschwitz atasözü! Primo Levi
oraya düştüğünde ilk olarak sert bir ifadeyle bu söylenmişti kendisine. O
günlerde Naziler, aleni işbirlikçileri ve sessiz takipçileri için böylesi
iyiydi, çünkü oraya “Yahudiler” gidiyordu!
Eskiden İstanbul Emniyeti’nin 2. Şubesi’nin (asayiş)
kapısında “Burada Allah yoktur!” yazıldığı rivayet edilirdi. Çoğu yurttaş için
böylesi iyiydi, çünkü oraya “suçlular” gidiyordu!
12 Eylül döneminde iki söz de yazısız anayasa olarak (malum, yazılı olanı general Kenan Evren ve arkadaşları ilga etmişlerdi) yürürlükteydi. Çoğu şimdilerde demokrasi şampiyonu olan kalemşorlar dahil çoğu yurttaş için iyiydi böylesi, çünkü oraya sadece dönemin ağzıyla söylersek “anarşistler” gidiyordu.
12 Eylül döneminde iki söz de yazısız anayasa olarak (malum, yazılı olanı general Kenan Evren ve arkadaşları ilga etmişlerdi) yürürlükteydi. Çoğu şimdilerde demokrasi şampiyonu olan kalemşorlar dahil çoğu yurttaş için iyiydi böylesi, çünkü oraya sadece dönemin ağzıyla söylersek “anarşistler” gidiyordu.
**
Medeni, demokratik, “hukukun üstünlüğüne” inanılan ülkelerde
ikisini de sormak gerekir: “Neden? Burada hak, hak’tan doğma hukuk ve onun
hedefi olan adalet yok mu? Neden?”
**
Elbette “Türkiye Nazi Almanyası’dır” demeye kalkışmayacağım,
elbette “Türkiye açık bir asayiş şubeye dönüştü” de demeyeceğim. Ama kötü
alametler var. Elbette iki soruyu da soranlar var ama çok küçük bir azınlığı
saymazsak, soranlarda da aleni bir sorun var. Sorun, şair diliyle söylersek,
şu: “Herkes hangi dünyaya kulak kesilmişse öbürüne sağır. (İsmet Özel)” Başka
bir dile çevirelim: Türkiye bölünmüştür.
**
Herkesin kendisine başka, başkasına başka bir hukuku, bir
haklar manzumesini savunduğu, iktidarın da birilerine başka, başkalarına başka
bir hukuku uyguladığı ülke bölünmüştür. Bir dönemin korku siyasetinin mağduru
olan iktidar, kendi döneminde aynı siyasetin varyasyonlarını deneyip dururken
bu bölünmeyi görmüyor olabilir mi?
Bölünmüş yolda ustalar belki, ama bölünmüş toplum, bölünmüş
hukuk ve bölünmüş adalet kavrayışının “milletiyle ve ülkesiyle bölünmez bir bütün”
olan memlekete ne kadar zarar verdiğini görmekte usta değiller anlaşılan. Ya da
belki istenen bu, bu da ustalığın bir başka gereği. Böl ve yönet eski bir
iktidar hilesi değil miydi?
Kürtler ve Kürt
haklarını savunan herkesin KCK’lı, iktidara karşı fiili muhalefet örgütlemeye
çalışan herkesin Ergenekoncu olma ihtimali var mı? Her dindarın “kanla ya da
kansız” Şeriat getirmek isteyen güçlerin militanı sayıldığı dönemlerin
mağdurları olduklarını söyleyenler nasıl böyle bakabilir? Yanıt basit aslında:
Bu, iktidar bakışıdır. İktidar hiçbir zaman, hiçbir yerde iyilik olmadı. Balkonlardaki
güzel sözler balkonlarda kalır hep.
**
Uzun tutukluluklar ciddi bir sorun, doğru. Habeas Corpus’un
imhası. Fakat sadece “kendi tutuklusu” söz konusu olunca feveran eden bölünmüş
öbekler, iktidardan bu hakkı söküp alabilir mi?
Ceza ve tutukevlerindeki uygulamalar ciddi bir sorun.
Kanunsuz ceza olmaz’ın imhası. Fakat sadece kendi tutuklusu zarar görünce ses
çıkaranlar, iktidarı durumu düzeltmeye zorlayabilir mi? İçerde bir tutuklu
ölünce öfkelenenler, bir başka tutuklu felsefi inancı yüzünden açlığa mahkum
edilince susarak sonuç alabilir mi? Beş mahkum nakledilirken yakıldığında ses
çıkarmayanlar, kendi mahkumlarının kılına zarar gelmemesini nasıl
sağlayabileceğini düşünüyor? Tedavi ettirilmeyenler, dövülenler, tecritte
tutulanlar?
Sormak gerekmez mi: “Neden? Burada hak yok mu? Hukuk yok
mu?” Polisin öldürdüğü oğlunun (Baran Tursun) hakkını ararken söyledikleri
yüzünden, kurşunu sıkan polis kadar ceza alan bir yurttaş (Mehmet Tursun)
varken sessiz kalınır mı? Bir savcının tahliye talep ettiği bir genç için
(Cihan Kırmızıgül, poşulu çocuk) bir duruşma sonra 45 yıl ceza istiyorsa sormak
gerekmez mi? Başbakan, “Asimilasyon bitmiştir” derken, mahkemelerde Kürtçe
savunma yapılmasına izin verilmiyorsa sormak gerekmez mi?
**
Genelde ceza sistemiyle onun uygulamaları, özelde de ceza ve
tutukevleriyle ilgili sorunlar, hukuk sisteminin tamamını imha edecek kadar
ciddi. O sorunları çözme arzusunun yokluğu, “Bize aslında cezaevi, tutukevi filan
lazım değil. Biz zindanla idare edeceğiz” demek. Devletlerin hepsi zaten zindanla
idare etmeyi arzular, hak, devletlerin icat ettiği bir şey değil, onların icat
ettiği egemenlik şebekesinden mücadeleyle sökülmüş olan şey. Etnik bölünme
tehlikesinden korkanlar, dinsel, mezhebi bölünmelerin yaratacağı kötülüklerden
korkanlar, siyasetteki ve hukuktaki bölünmenin bütün korkuları gerçekleştirmeye
yarayacak duble yol olduğunu görmek zorunda.
Evet, soru belli: “Neden?” Her hukuksuzluk durumunda, herkes
için sorulmalı, sorulamayacağı günleri görmemek için.
(18 Kasım 2011, Radikal İnternet)
Yorumlar
Yorum Gönder