Pax Erdoğana ve Nurettin Demirtaş
Selahattin Demirtaş’a sürekli kardeşini sormaktaki maksat nedir? Dağda insanlar olduğunu Mehmet Ağar da mı söylemedi size? Yoksa düz ovadaki kardeşin de dağa çıkmasını mı istiyorsunuz?
Kardeşlik zor mesele. Hem iki biyolojik kardeş ilişkisi zor mesele, hem de dinsel, siyasal, kültürel alanlarda metaforik kardeşlik meselesi zor mesele. Kardeşliği, barışla birlikte kullanmak, 13 yıllık mevcut iktidarın sevdiği bir şey. Bir tür siyasal tik neredeyse. Türk-Kürt kardeşliği diye bir söylem motifimiz var. "Barış Süreci" ya da "son Kürt açılımı"nın bir adı da, "Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi"dir.
Güncel bir "kardeşlik" tartışması var, iktidar partisi ile HDP eş genel başkanı Selahattin Demirtaş arasında. Selahattin Demirtaş'ın kardeşini soruyorlar. Çok sık soruyorlar. İktidar medyası temaya bayılıyor. En son Yalçın Akdoğan sordu, medya da üstünü getirdi. "Senin bir kardeşin var. Ne iş yapıyor? Mesleği ne?"
Mesleğinin niye soruyor, kız mı verecek? Kredi mi vermek istiyor? Evini mi kiraya verecek? Belki de iş teklif edecek? Önce soranların gizemli edalar takındığı bu "kardeş"in kim olduğuna bir bakalım:
Nurettin Demirtaş. Üniversite öğrencisiyken, 1991'de, 19 yaşındayken, "PKK'li olmak"tan tutuklandı, 11 yıldan fazla hapis yattı. Cezaevinden çıkınca DTP'li olarak politika yapmaya yöneldi. 2007'de DTP başkanı oldu. Sonra, "askerlik raporu sahte" denilerek tutuklandı. Bir yıl daha yattı. Çıkınca askere alındı. Sonra, soruşturmaların soruşturmaları takip edeceği anlaşıldığında Güney'e geçti. Federe Kürdistan'ın Erbil kentine…
Demirtaş'ın cevabı
Sonra… Sonra, hep soruldu: Nerede ağabeyin? Kritik olduğu düşünülen zamanlarda soruldu, Kürt parlamenter siyasetinin sıkıştırılacağı zannedilen zamanlarda, Kürt siyasal hareketine karşı nefret musluklarının açılmasının hükümetin işine geleceği zamanlarda... Yalçın Akdoğan'ın son sorusundan sonra da iktidar medyası fotoğraf servis hünerlerini sergiledi hemen: Nurettin Demirtaş, gerillalarla birlikte. Nurettin Demirtaş PKK'lilerle birlikte. Nurettin Demirtaş, PKK'li. Allah Allah. Bak sen Allah'ın işine…
Selahattin Demirtaş, kardeşine yönelik soruya, alttan alan bir cevap vermedi: "Çok meraktaysa söyleyeyim: Kendilerinin silah gönderdiği IŞİD'e karşı insanlık onurunu koruyor."
Açık büyük ama kimin?
Soruyorlar, çünkü Selahattin Demirtaş'ın büyük bir açığı varmış duygusunu vermek istiyorlar topluma. Nurettin Demirtaş bir açık gerçekten, fakat kardeşi Selahattin'in değil, soruyu soran Akdoğan ve onun "Barış tesis etme" iddiasındaki partisi ve o partinin patronu tarafsız Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açığı. "Terör, terörist" adlı siyasal incir yaprağıyla kapatılmaya çalışılan bir açık. Ciddi bir açık. "Kürt meselesi" denilen meselenin özelliklerini kavramak için başvurulabilecek örnek niteliğinde bir açık.
Deneyelim.
Hapisten düz ovada siyasete
Nurettin Demirtaş'ın ilk gözaltı-tutukluk zamanı, Türkiye'de Kürt meselesinin "derin devlet"denilen ve hepsi de çok yüzeyde, çok yüzeysel olan çeteler eliyle çözülmek istendiğini 90'lı yılların başı. Binlerce Kürt genci gözaltına alındı, tutuklandı, hapse atıldı, kurşunlandı, öldürüldü o yıllarda. (Hâlâ o yıllardan kalma hapiste ne çok insan olduğunu merak eden pek yok, Kürt meselesi biraz da meraksızlık, yokmuş gibi yapma meselesi değil mi?) Dağa gidenleri hiç saymıyoruz.
O yılları hapiste geçiren Nurettin Demirtaş, bir başka iklimde, 2000'lerde hapisten çıktıktan sonra "dağ"da silahı değil, "düz ova"da siyaseti yeğledi. Yeğledi ama karşısına "askerlik" meselesi çıkarıldığında, 1990'ların ne demek olduğunu en iyi bilen, çünkü mimarları arasında olan Mehmet Ağar'ın, "Dağda silah kullanacağına düz ovada siyaset yapsın" demesinin üzerinden sadece bir yıl geçmişti. "Düz ovada siyaset" yolu ısrar ve inatla kapatılmıştı. Gerisi malum. Güney'e geçiş ve işte sorularda ve haberlerdeki haller.
Dağ-ova meselesinde Mehmet Ağargillerden çok farklı olduğunu öne süren bu iktidarın barış iddiası var, "barış ve kardeşlik projesi" ya adı da. Büyük bir iddia, sadece Türkiye Cumhuriyeti sınırları içine değil, sadece Kürdistan'ın diğer yerlerine de değil, bütün Ortadoğu'ya barış. "Pax Erdoğana." Türkiye'deki barış iddiası, "elini taşın altına koyma, gerekirse zehir içme, kefen giyme" metaforları eşliğinde iddialı cümlelerle tekrarlandı durdu. "Pax Erdoğana" yolu "geçmişte olan kötü şeylerin hepsinin tasfiyesi" retorikleri eşliğinde güya açılırken, özellikle bu seçimlere doğru iyice belirginleşen bir tuhaflık belirdi: Yeniden, Kürt sorunu yoktur denildi. Bunlar teröristtir denildi. Sorun çözüldü, inkâr, imha, asimilasyon bitti denildi… Dolmabahçe mutabakatı yanlış oldu denildi. Öcalan'ın tutulduğu adaya giden kosterler yine bozuldu…
Sorun bu değil mi zaten?
Demirtaş kardeşlerden düz ovada olanına, dağda olanı bu ahval ve şerait altında soruluyor. "Hesap ver" kabilinden.
Oysa o dağ, o dağdakiler, "sorun"nun düğümü değil miydi zaten? Yoksa, dağda silahlı kişiler olduğunu ilk defa duymuş olamazsınız değil mi? İlk defa duyduysanız, siz neyi çözecektiniz? Kimse söylemediyse, Mehmet Ağar da mı söylemedi? Onların buralardaki birilerinin ablası, birilerin kardeşi, birilerinin ağabeyi, birilerinin kızı, birilerinin oğlu olduğunu bilmiyor olamazsınız değil mi? Hapse attığınız, hapislerde işkence ettiğiniz çocukların, gençlerin önemli bir kısmının dağlara gittiğini işitmemiş değilsiniz değil mi? Siz değil miydiniz Diyarbakır 5 No'lu cezaevinde olan bitenleri yaşayanların dağa gitmesinin normal olduğunu söyleyen? Gültan hanımın gördüğü işkenceleri anlatıp ağlar gibi yapan siz değil miydiniz? Dağda silah tutmakla düz ovada siyaset yapmak arasındaki farkta değil miydi mesele? Yoksa siz, "Bak sen, yanında da Kalaşnikof var işte" diye fotoğraflarını yayınladığınız kardeşin inmesini değil de, Kürt meselesi dahil memleketin meselelerini parlamenter demokrasi düzleminde çözmek için programını ortaya koyan kardeşle yoldaşlarının da dağa çıkmasını mı istiyorsunuz?
Yoksa sizin barış dediğiniz şey, Erdoğan ve danışmanlarının 1000 odalı sarayda her şeyi istediği gibi çekip çevirdiği bir 1001 gece masalından mı ibaret?
....
....
Yorumlar
Yorum Gönder