Sokaktaki Kürtçe: Koma Sê Bira
Koma Sê Bira. İlk Şirinevler'de metrobüse koştururken, üst geçidin ayağında gördüm.
Şaşırtıcıydı.
Bir çok nedenle.
Sokak şarkıcılığının "merkezi" sayılacak yerler dışında, örneğin işte elbette Taksim, metro istasyon giriş çıkışları, Kadıköy, Eminönü, Beşiktaş ve Bakırköy gibi yerler dışında görüldüğü yok. Görünmesi zordur da: Bu merkezler dışında zaten çok az yerde durup bir etkinlik yapacak ve onu izleyecek yeter sayıda insanın akışı engellemeden durup izleyebileceği alanlar var. Üstüne bir de hem gelen geçenlerin hem alanın denetimini elde tutan emniyet ve belediye zabıtalarının huyları da eklenince, merkez-dışı yerlerde bu türden işleri görmenin imkanmsıza yakın zorluğu anlaşılır oluyor.
Fakat şaşırmamın başka nedenleri de var: Elbette, Kürtçe söylemeleri. İstanbul, dünyanın en büyük Kürt metropolü, "eğlence mekan ve bölgeleri" hariç, Kürtçeye pek duyarlı değildir, malum. Ne bir yazı, ne bir tabela, ne bir anons, ne bir etkinlik görürsünüz Kürtçe, seçim dönemlerini saymazsak.
Metrobüsten vazgeçip yarım saat kadar izledim. Sonra bir de Taksim'de rastladım. Televizyonda gördüm. Youtube'dan anlaşıldığı kadarıyla merkez-dışında icra konusunda kararlı gibiler.
İçerikleri çok radikal, fakat bana en önemsiz gelen yanı bu: Sözlerin Kürt siyasal mücadalesinin en sert çekirdeğine selamla dolu olmasını önemsiz bulduğumdan değil, fakat icralarının buraya gelene kadarki kısmı nedense hâlâ bana daha önemli geliyor: Sokak icrasını, buna alışık ve bir tür dilenci gözüyle bakan merkez(ler)de değil, kenarda, kenarlarda yapmayı tercih etmeleri, sözlerine gelmeden önce işlerini "politik" kılıyor. Kasetin, radyonun, televizyonun dışında Kürtçeyi derkenarda icraları ise bu politik'in etkisini güçlendiriyor.
Gördükleri iltifat, videolardan pek anlaşılmıyorsa da, şaşırdığım bir başka noktaydı. Taksim'de daha az, fakat Şirinevler'de hayli dinleyici vardı.
Şaşırtıcıydı.
Bir çok nedenle.
Sokak şarkıcılığının "merkezi" sayılacak yerler dışında, örneğin işte elbette Taksim, metro istasyon giriş çıkışları, Kadıköy, Eminönü, Beşiktaş ve Bakırköy gibi yerler dışında görüldüğü yok. Görünmesi zordur da: Bu merkezler dışında zaten çok az yerde durup bir etkinlik yapacak ve onu izleyecek yeter sayıda insanın akışı engellemeden durup izleyebileceği alanlar var. Üstüne bir de hem gelen geçenlerin hem alanın denetimini elde tutan emniyet ve belediye zabıtalarının huyları da eklenince, merkez-dışı yerlerde bu türden işleri görmenin imkanmsıza yakın zorluğu anlaşılır oluyor.
Fakat şaşırmamın başka nedenleri de var: Elbette, Kürtçe söylemeleri. İstanbul, dünyanın en büyük Kürt metropolü, "eğlence mekan ve bölgeleri" hariç, Kürtçeye pek duyarlı değildir, malum. Ne bir yazı, ne bir tabela, ne bir anons, ne bir etkinlik görürsünüz Kürtçe, seçim dönemlerini saymazsak.
Metrobüsten vazgeçip yarım saat kadar izledim. Sonra bir de Taksim'de rastladım. Televizyonda gördüm. Youtube'dan anlaşıldığı kadarıyla merkez-dışında icra konusunda kararlı gibiler.
İçerikleri çok radikal, fakat bana en önemsiz gelen yanı bu: Sözlerin Kürt siyasal mücadalesinin en sert çekirdeğine selamla dolu olmasını önemsiz bulduğumdan değil, fakat icralarının buraya gelene kadarki kısmı nedense hâlâ bana daha önemli geliyor: Sokak icrasını, buna alışık ve bir tür dilenci gözüyle bakan merkez(ler)de değil, kenarda, kenarlarda yapmayı tercih etmeleri, sözlerine gelmeden önce işlerini "politik" kılıyor. Kasetin, radyonun, televizyonun dışında Kürtçeyi derkenarda icraları ise bu politik'in etkisini güçlendiriyor.
Gördükleri iltifat, videolardan pek anlaşılmıyorsa da, şaşırdığım bir başka noktaydı. Taksim'de daha az, fakat Şirinevler'de hayli dinleyici vardı.
Yorumlar
Yorum Gönder