Rejimin terminatörü olarak belediye zabıtası
İzmir ve İstanbul’da da mide
bulandıran zorbalıkların faili polisler açığa alınmış. İzmir’de sahil kıyısında
gençleri coplayıp, birinin saçını çeken polis ile İstanbul’da dakikalarca bir
yurttaşa şiddet uygulayan bir polis.
İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı Kadir Topbaş, "4 zabıta memuru açığa alındı, taşeron 3
zabıta memurunun iş akdi feshedildi" diyor. Bunlar, Gezi Parkı’nda
çadırları yakanlar imiş.
Alayıvala ile açıklıyor
yetkililer. “Bakın ne kadar adiliz, hukuk dışı iş yapanları hemen soruşturuyor,
hemen açığa alıyoruz” gibilerinden. Böylece hükümet, “orantısız güç kullanımı”
konusundaki şikayetlere ilişkin hassasiyetini örneklemiş olup, eylemlere ve
eylemcilere yönelik söylem, fiil ve işlemlerini haklılaştırmayı umuyor.
Yapıldığı söylenen
işlemler, yapılmamış ama muhakkak yapılması gereken işlemleri örtmediği gibi
daha da vurguluyor aslında.
Soralım: Bütün suç, en alt
düzeyde eylemciyle beden bedene temas içinde olan polislere mi ait? Bir tanecik
mi amir “kusuru” yok? Polis içinden üç tane günah keçisiyle defalarca tekrar
eden sayısız hukuksuzluğu örtmeyi mi umuyorsunuz?
Prensipten somuta geçelim:
O beyaz gömleğiyle bir genci dakikalarca döven polis, hani şu “orantısız güç
kullandığımı kabul ediyorum, pişmanım” diyen polis suçlanıyor da, onun yanında
duran, onun dövdüğü eylemciyi tutan, iten kakan, onun yumruk alanına
yerleştiren polislere niye hiçbir işlem yapılmıyor? Yine o dayak sırasında
polislerin bulunduğu alanda olduğumuz anlaşılıyor, o kadar polisin olduğu yerde
hiçbir amir mi yok? Çünkü, polisin zaten etkisiz hale getirilmiş bir kişiye
dakikalarca şiddet uygulaması işkenceye girer, “sinirlendim iki tane çaktım”ın
çok ötesinde fiil. İşkence. O suçu işlerken yanında duranlar polistir. Polisin
görevi suçu önlemektir. Arkadaşı bile olsa. Aradan bir polisi ayırarak,
sanırım, Başbakan Erdoğan’ın, “Evet, başlangıçta biraz orantısızlık vardı” lafı
örneklenmiş oluyor hem, hem de “Polisimize sahip çıkacağız” vaadi yerine
getirilmiş oluyor. Yani yine idari-kriminal prosedür değil, siyasi-imaja
yönelik operasyon yürüyor sadece. Hukuk için umutlanacak bir şey yok.
Bir de zabıta meselesi
var. Belediye zabıtası. Çok çok vahim bir mesele.
Soralım: Belediye zabıtasının orada
ne aradığına yönelik açıklamanız nerede? Üçünü açığa aldınız, beşini şöyle
yaptınız tamam da, baştan ne demeye oraya yolladınız? Bunun cevabı nerede?
Bu sorunun yanıtının verilmeyişi, “güç kullanım tekeli”nin, devlete ait tekelin kendi kanun kuralları çerçevesi dışına çıkma eğiliminin bir bilinçli seçim olduğunun alameti değil mi? Son birkaç yıldır, değişik kentlerde “gerektiğinde polise yardımcı olmak için” belediye zabıtalarına “biber gazı kullanma, toplumsal olaylara müdahale” eğitimi verildiği haberleri sık sık görülüyor. Kamu görevlilerinin yetki ve görev alanlarının bu kadar geçişken ve kuralsız hale getirilmesinden nasıl bir hukuki yarar umuluyor anlamak zor, ama şunu anlamak kolay: Bu geçişkenlik ve kuralsızlık, topluma karşı iktidar yapısının günden güne ürkütücü bir görüntüye bürünmesine yarayabilir ve bundan egemenliğin kullanımı açısından bazı “yarar”lar bulunabilir, ama bu yarar hukuki olmayacağı gibi, uzun vadede tersine dönme eğilimi de taşır. Temizlenmekte olduğu söylenen “derin devlet”in reflekslerinin, tüm devlet birimlerinde yeniden yerleşmesi, egemenliğin ve egemenlerin meşruiyetini yıpratmaktan başka işe yaramayacaktır. Hasılı, "zabıta"nın aşırı zabıtaya evrilmesinin kimseye faydası yoktur.
Bu sorunun yanıtının verilmeyişi, “güç kullanım tekeli”nin, devlete ait tekelin kendi kanun kuralları çerçevesi dışına çıkma eğiliminin bir bilinçli seçim olduğunun alameti değil mi? Son birkaç yıldır, değişik kentlerde “gerektiğinde polise yardımcı olmak için” belediye zabıtalarına “biber gazı kullanma, toplumsal olaylara müdahale” eğitimi verildiği haberleri sık sık görülüyor. Kamu görevlilerinin yetki ve görev alanlarının bu kadar geçişken ve kuralsız hale getirilmesinden nasıl bir hukuki yarar umuluyor anlamak zor, ama şunu anlamak kolay: Bu geçişkenlik ve kuralsızlık, topluma karşı iktidar yapısının günden güne ürkütücü bir görüntüye bürünmesine yarayabilir ve bundan egemenliğin kullanımı açısından bazı “yarar”lar bulunabilir, ama bu yarar hukuki olmayacağı gibi, uzun vadede tersine dönme eğilimi de taşır. Temizlenmekte olduğu söylenen “derin devlet”in reflekslerinin, tüm devlet birimlerinde yeniden yerleşmesi, egemenliğin ve egemenlerin meşruiyetini yıpratmaktan başka işe yaramayacaktır. Hasılı, "zabıta"nın aşırı zabıtaya evrilmesinin kimseye faydası yoktur.
Çadır yakılmasına ilişkin
vahamet, sadece belediye zabıtalarının olay anında orada oluşunda değil
elbette, yakma işinin kendisi de var. Mahkeme kararı olmadan yurttaşa ait mülke
ol konulamayacağı ve imha edilemeyeceği kural ise eğer, orada sadece çadırlar
değil, hukuk da ateştedir. Yapılmış açıklamalar ve işlemler yangını
söndüremediği gibi, dumanı daha da koyulaştırıyor, en özeti.
Polisin ilk haftaki tutumunun bir eleştirisi için, buradan buyrunuz: Polis yoktu ki orantısı olsun!
Polisin ilk haftaki tutumunun bir eleştirisi için, buradan buyrunuz: Polis yoktu ki orantısı olsun!
Yorumlar
Yorum Gönder