Terbiyesizlik diz boyu (BARBAROS DEVECİOĞLU YAZDI)
BARBAROS DEVECİOĞLU
Memleketimiz sınırları dahilinde yaygın olarak görülen çok
çeşitli ruh hastalıkları mevcut. Bunların bir kısmı doktor kataloglarında görülen
ve muasır medeniyet seviyesine erişmiş veya eriştiğini iddia eden coğrafyalarda
rastlanan bildik türden rahatsızlıklar.
Bu sınıfa girenleri ayrıntılı olarak incelememiz mümkün değil, ne de
olsa kafa doktoru değiliz. Ancak ikinci sınıf olarak tabir edebileceğimiz
normal şartlar altında “kendini bilmezlik” veya “geçici pusula şaşması” olarak
tanımlanabilecek olan rahatsızlıklar var ki onlar biz ölümlülerin üzerine bir
çift laf edebileceği vaziyetler. Aslında
bu bozuklukları kısaca terbiyesizlik olarak adlandırmak meselenin daha sarih
olarak su yüzüne çıkmasını sağlayacak. O yüzden bu satırdan itibaren bu
handikaplara kısaca “terbiyesizlik” diyeceğiz.
Olay kalabalık, havasız ve kaloriferinin moda deyimle son
derece verimsiz çalıştığı bir servis minibüsünde geçti. Zaten daimi olarak
berbat olan trafik bir de servis minibüsünün standart bir ölümlü açısından
dayanılmaz atmosferi ile birleşince ortaya tahmin edildiği gibi iyi bir karışım
çıkmıyor; hatta gayet patlayıcı ve arızi bir karışım çıkıyor bile demek mümkün.
Bu sefil koşullar altında asfalttaki yağmur damlalarını birer birer sayabilecek
denli bir yavaşlıkta ilerlerken, açık olan radyodan gelen zihin açıcı olacağını
umduğumuz bir konuşmayı dinliyorduk.
Zaten başka bir çaremiz de yok afedersiniz. O esnada radyoda konuşan bir
gazeteci yazar kardeşimizdi. Hemen kulak verdik çünkü mevzu Yunanistan’dı . Ne
diyor, ne diyecek acaba diye yağmur tanelerini saymayı bırakıp “iki feyz
alalım” ümidi ile koltukta daha dik oturup kulak kabarttık. Konuşan genç
gazeteci yazar “papademos’un mutlaka bu önlem paketi geçmeli” lafına atıf yaparak
aynen (ya da ihtiyarlığa bağlı hafıza kaybı yüzünden tamamen aynı olmayabilir
pardon) şöyle dediğini duyduk: “bu önlemlerin geçmesi lazım tabii ki bunlara
karşı çıkmak Yunanistan açısından çok kötü olacak. Yunan halkı neden bu gerçeği
göremiyor.”
Şekilde görüldüğü gibi genç gazeteci yazar arkadaşımız Yunan
halkı neden gerçeği göremiyor dedi. Ülkenin beşte biri işşiz, halk aç, çoluk
çocuk sokaklara düşmüş, vaziyet tarif edilemez derecede berbat. Fakat Yunan
halkı her ne hikmetse bu kardeşimizin gördüğü “hakikatı” göremiyor.
Sefil tüccarlar gibi ülke muhasebesinde üç kağıt yapanlar
şimdi ara rejim hükümetinde uluslararası finans çetelerinin alacaklarını
kurtarmak için görevlendirilmişler ama ne gam, Yunan halkı gerçeği göremiyor.
Genç gazetecei yazar kardeşimize göre Yunan halkı, kendini şu anda olduğundan
daha sefil hale getirecek, çoluğunu çocuğunu onyıllarca aç bilaç bırakacak
“önlem paketi” mucizesini kavrayamamış. Zaten yeterince çalışmıyorlardı da
diyecek diye bekledik ama onu söylemedi. Bir insanı hangi koşullar, hangi
vaatler veya hangi tarif edemeyeceğimiz şeyler bu denli terbiyesiz yapabilir.
Hangi para, hangi prestij hangi alışveriş merkezi veya hangi araba bir insanı
bu kadar cüretkarca terbiyesizleştirebilir. Doğrusu bunu bilmek güç. Belli ki bu
terbiyesizliği karşısında bir takım inanılmaz maddi manevi kazançları da yok.
Korkarız ki sadece memlekette bir süredir kara veba gibi hüküm süren
terbiyesizlik ona da hava yoluyla bulaşmış. Fakat bu yetmemiş terbiyesizliği
besleyen ayakkabı boyuyla eşdeğer IQ
değeri mevcut sefaletin derinliğini alabildiğine arttırmış.
Utanmazlığın ve terbiyesizliğin böylesine pervasızca ifade
edildiği topraklarda ilerde yaşayacak olan yeni nesillerin durumu haddinden
fazla zor olacak. Her gün kürek kürek bok temizlemek zorunda kalacaklar.
barbo bey'in mana ve ehemmiyetli yazılarını özlemişiz.
YanıtlaSil