Oluk oluk
Kanlı mektuplar devam ediyor.
Tebliğ midir?
Mafya bu adam demişti
mahkemeler, mahkum etmişti, ama belki de başbakandır bu adam,
bilmiyoruz. Bildiğimiz, mafya babaları miting yapmazlar. Yapıyorlar
ama. Devletin en üst makamıyla el sıkışıp görüntü
verebiliyorlar. Ondan kuşkulanıyoruz, belki de başbakandır.
*
Oluk oluk kan akıyor. Dediği oluyor.
Mektuplardan akıyor. Diyarbakır İstasyon Meydanı'nda açılmıştı
bir mektup. Kürtlere diyordu ki, "Baraja doğru yürüme."
*
Baraj yıkıldı.
Suruç'ta açıldı. Genç sosyalistlere diyordu ki,
"Kürtlere doğru yürüme. Kürtlerle birlikte olma."
*
Kürdistan il, ilçelerinde, köylerinde
açılıyor. Sokağa çıkma yasağı olarak açılıyor.
Fırın işçisi çocuklara mermi
yağmuru olarak açılıyor. Buzdolabındaki ölü çocuk olarak
açılıyor. "Yediden yetmişe hedefimdesin" diyor.
Soyulup atılan çıplak beden olarak
açılıyor. Ellerinden zırhlı araca bağlanmış xortê gel olarak
açılıyor. "Gençlerin, xort'ların, canik'ların ölmekten
beter olacak" diyor.
*
Ankara'da da açıldı. Barış,
demokrasi ve emek diye benim karşıma çıkma diyor. Barış, teslim
olmandır, ya da yoktur. O yüzden Yalçın Akdoğan "çatışmasızlık"
ihtimalini bile hemen reddetti. Demokrasi ben başına kazanana
kadardır diyor, o yüzden 7 Haziran seçimleri hiçe sayıldı.
Emek, rekabet gücümün ayak bağıdır diyor. O yüzden mahkemeler
"işçi lehine yorum"u bile çöpü attı.
Çıkma benim karşıma diyor. Sokağa
çıkmak yasak diyor. Kürt illerinde halkı eve hapsetmeyi vali ile
kaymakam eliyle ilan ediyor. Ankara'da edemiyor. Edemeyince bomba
yağdırıyor. Ankara katliamı, barışa, demokrasiye ve emeğe
Ankara suikasti, aynı zamanda bir yasak emridir: Sokağa çıkma.
Kürtlere yaklaşma. Birlikte yürüme.
*
Sokaksız siyaset, bu iktidarın en
büyük hayali. Mimarisinde de var: AVM'lerle sokaksız kent hayalini
gerçekleştirme peşinde, bombalarla da sokaksız siyaseti.
*
Biz devlet diyoruz, belki de mafyadır.
Mafyadır, arzusu yerine gelene kadar şiddeti hak görür, gücüne
güvenir, hakkı gücündedir, adalette değil.
Başbakan Sedat Peker'in dediği
oluyor.
"Terör örgütü sıkıştığı
zaman, kış üslenmesine gideceği zaman veya siyasi uzantısının
işine yarasın diye bu tür siyasi taktik hamleler içerisine
girdiğini çok gördük. Buna karnımız tok"
Bu tok adam, iktidarın önemli bir
adamı. Yalçın Akdoğan. Karnı tok, Alparslan Türkeş'in
sözlerini bize yedirmeye çalışıyor. Biz açız. Savaşa değil ama... "Savaştayız" dedi bir komutan geçen gün, "İki cephede savaştayız." Başkomutan izin vermeden konuşmamıştır. Tebliğdir. Meclis'e sormadan alınmış bir savaş kararı var demek ki.
*
"Cunta" diyor ansiklopediler, "yönetime kuvvet kullanarak el koyan askeri ya da siyasi grup."
*
Toklar. Yememiz için laflar koyuyorlar önümüze. Bombalar da işte bunları yemeyenlere yağıyor.
Halk ölüyor. Kadınlar. Çocuklar. Gençler. Yaşlılar.
Kiminle savaştasınız, halkla mı?
Teslim olmamızı istiyorlar. Her
şeyimizi teslim etmemizi. Çekilmemizi. Sokaktan çekilmemizi.
Siyasetten. Barış istemekten. Demokrasi peşinde koşmaktan. Emek
mücadelesi vermekten. Buna da barış diyecekler.
*
Yayın yasağı var bir de. Ölmek serbest, ölümümüzden söz etmek yasak.
*
Cuntalar hep gittiler. Mafyalar hep yok oldular. "Eşkıya dünyaya hakim olmaz" dedikleridir, yaşadıklarımız.
*
"Güvenlik açığıyla ilgili hiçbir şey söz konusu değildir" diyor İçişleri Bakanı. Biliyoruz. Güvenlik açığı yok, fazlası var. Fazla güvenlikten, fazla güvenlikçiden geliyor başımıza ne geliyorsa....
*
"Güvenlik açığıyla ilgili hiçbir şey söz konusu değildir" diyor İçişleri Bakanı. Biliyoruz. Güvenlik açığı yok, fazlası var. Fazla güvenlikten, fazla güvenlikçiden geliyor başımıza ne geliyorsa....
Yorumlar
Yorum Gönder