Öldür, sürükle ama çekme!

Hacı Lokman Birlik (Siyabend Zana) 3 Ekim'de öldürüldü.
Başbakan konuşuyor, affınıza sığınarak, biraz uzun bir alıntı: 
 "O gün iki fotoğrafı görünce gerekli talimatı verdim. Sorumlusu kimse gereken işlem yapılacak dedim. Tahkikat sonuçlandı bugün de iki görevli bu videoyu çektiği için bizim şu ana yürüttüğümüz terör operasyonlarının meşruiyetine zarar verdikleri için iki polis görevinden alındı. Soruşturma tamamlandı, gereği yapıldı. Güvenlik toplantısında dile getirildi yerini söylemeyeyim kırsal alanda yapılan bir operasyonda 5-6 teröristin cenazesi helikopterle morga getirildi ailelerine teslim edildi. Bu görülmüyor. Söyleyeyim Tunceli'de bir operasyon Malatya'ya getirildi."

Başbakan konuşuyor. Hacı Lokman Birlik'in katledildikten sonra bir de bedeninin zırhlı araçla sürüklenmesi hakkında konuşuyor. Her zamanki gibi, tane tane, kendisi inanınca biz de inanmış sayılmışız gibi konuşuyor.

Ne diyor? "iki görevli bu videoyu çektiği için" görevinden alınmış. Başka bir şey için değil, videoya çektiği için. Öldürdükleri için değil. Ölü bedeni sürükledikleri için değil. Ölü bedenin başında toplaşıp büyük zaferler kazanmış gibi fotoğraflar çektirdikleri için değil. Çektikleri görüntüleri, Kürt halkının ve duyarlı bir avuç insanın aklını ve ruhunu incitmek amacıyla yayınladıkları için değil. "videoya çektikleri için."
Zaten suçları, "terör operasyonlarının meşruiyetine zarar" vermekten öte değil Başbakan'a göre. Sonra bir de fırça atıveriyor hemen, medyaya tabii. "Kırsal alanda yapılan bir operasyonda 5-6 terörist cenazesi helikopterle morga getirildi ailelerine teslim edildi."

Aman Allahım, ne büyük iyilik, ne incelik, ne medeniyet. Ama körler sağırlar bu erdemli davranışları görmüyor, başbakan ondan ötürü az hüzünlü. Öyle ya, operasyon üstüne operasyon yapmak, 1984'ten bu yana gördük kü çok erdemli, gerekli, doğru, yerinde, sorunlarımızı çözen bir davranış. Cenazeleri taşıyıp ailelerine vermek emsalsiz bir erdem. Bu siyasal heyetin böyle bir güzel huyu var, artık cezaevindeki görüşlerde Kürtçe konuşulabildiği için övünebildiler mesela, niye onlar cezaevinde sorusuna gerek yok. Eski köhne cezaevi yerine yeni modern cezaevi yaptıkları için övünebildiler mesela, o cezaevlerindekiler niye orada sorusuna gerek yok.

Yargısız infaz örtülüyor

Açıklamada el çabukluğu marifet, göz bağcılığı var. Bir yargısız infazı gizlemeye dönük göz bağcılığı.

Hacı Lokman Birlik, "kırsal alandaki operasyonlar sırasında" öldürülmedi.
Hacı Lokman Birlik, şehrin içinde vuruldu. Görgü tanıkları var, diyorlar ki, "Yaralıydı, alıp götürdüler."
Adli Tıp raporu var, diyor ki: "28 kurşun isabet etmiş. 26'sı yakın mesafeden atılmış."

Adli Tıp, benim değil, PKK'nin hiç değil, devletin kriminal tıp kurumu. İşin bu yönüne ilişkin hiçbir açıklama yok, orası geçiliyor. Sanki Hacı Lokman Birlik gerillaymış da, çatışmada öldürülmüş de, bir video çekmek kusurmuş gibi...

Ey Başbakan, Hürriyet'e baksana

Başbakan yalnız değil. Başbakan'a, partisine, dönemin iktidarına sözüm ona eleştiri getiren, "Bize baskı yapıyor. Biz güzide medyaya..." diye bağırışanlar da yanında bu meselede.
Misal, Hürriyet Gazetesi. İçişleri Bakanlığı'nın bugünkü açıklamasını şu başlıkla vermiş: "Terörist cenazesinin sürüklenmesinde iki personele görevden uzaklaştırma." Haberin kendisi de "terörist cenazesinin..." diye başlıyor. Başbakan da şikayet ediyor, "Görmüyorlar" diye. Ey başbakan, görsene Hürriyet'in inceliğini, boşu boşuna kızmasana ona...

Terörist cenazesi? Nereden bildin? Dağda mıydın, orada mı gördün? İstihbarat teşkilatları kulağına mı fısıldadı? Şehir içindeki bir polis saldırısında vurulmuş, yaralıyken alıp götürülmüş, 28 kurşun sıkılmış, ikisi uzak, 26'sı yakın mesafeden atılmış, sen ona terörist mi diyorsun? Gazete misin, teröristle terörist olmayanı ayıran siyasi noter misin? "İddia" ile "vaka" arasındaki fark senin için önemsiz değil mi?

Evveliyatı da var

Evveliyatında da maden var bu öykünün, yaşadığımız savaşın sürmesine yol açan cevherlerin gömülü olduğu bir maden bu.

*
Aynı Hürriyet, 4 Ekim'de şöyle vermişti konuyla ilgili bir haberi:
"İçişleri Bakanlığından, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın Twitter hesabından paylaştığı fotoğrafa ilişkin soruşturma açıldığı bildirildi. Sosyal medyaya düşen fotoğrafta, bir cenazenin güvenlik aracının arkasına bağlanıp sürüklendiği görülüyordu."
Bu, spotu haberin. Haber şöyle başlıyor:

"ŞIRNAK’ta güvenlik güçlerinin Terör örgütü PKK’ya yaptığı operasyonların ardından HDP Şırnak Milletvekili Leyla Birlik’in kayınbiraderi Hacı Lokman Birlik’e ait cesedin zırhlı araçla sürüklenmesi tepkiye neden oldu...."

Aynı haberden:
"Soruşturma başlatan İçişleri Bakanlığı,'İlk gelen bilgi, bubi tuzağına önlem için cenaze kısa süre çekilmiş ve morga kaldırılmıştır' dedi."
Cenaze, operasyonların ardından sürüklenmiş, ama operasyonda mı ölmüş, bilgi yok. Leyla Birlik ile akrabalık, bir arkaplan bilgisi değil, ölenin tanımlayıcı öğesi olarak kullanılıyor. PKK'ya operasyonda, Leyla Birlik'in akrabası ölmüşse, Leyla Birlik'le akrabalık, PKK üyeliği gibi bir şey oluyor. "Operasyon"un neliği, nasıllığı da araştırılmamış ya da aktarılma gereği görülmemiş. "PKK'ya operasyon"sa, kim nasıl ölmüş, kime ne? Maksat öldürmek. Maksat hasıl olmuş işte. Dahası kime ne?

'Törör örgütü..."


Tarih 5 Ekim 2015, haber şu:
"Baro Başkanı Tahir Elçi, PKK törör (imla hatası mı, artık öyle mi diyecekler, merak konusu, sitede duruyor) örgütü mensubu olduğu öne sürülen Hacı Lokman Birlik'in cesedinin zırhlı araca bağlanarak sürüklenmesi olayı ile ilgili..."

Elbette, "törör örgütü mensubu olduğu"nu ileri süren Tahir Elçi değil, o hukuki hesap sorma imkanı peşinde. Peki kim? Yok haberde. Birileri, bir yerlerde...
Birileri, Başbakan (ve majestelerinin propaganda otomatı AA diye eklemek lazım) tabii ki, aynı gün, Davutoğlu'nun sözlerinin haberi:


"Başbakan Ahmet Davutoğlu, Şırnak'ta polise roketatarla saldırıda bulunurken emniyet güçleri tarafından etkisiz hale getirilen bir terör örgütü mensubuyla ilgili görüntüleri tasvip etmelerinin mümkün olmadığını belirterek, olayla ilgili hukuki ve idari soruşturma için gerekli talimatların verildiğini bildirdi."

Cümle güzel, güzel de "Şırnak'ta polise roketatarla saldırıda bulunurken (...) etkisisiz hale getirilen" ifadesi Davutoğlu'nun . AA, ilk gün, 3 Ekim'de bu iddiayı ortaya atmıştı. Gazete, AA'nın hakikatine geç de olsa ulaşıyor, "roketatarla saldırıda bulunurken" bilgisini Başbakan'ın iddiası değil, "hakikat"mış gibi veriyor. Sonra artık "terörist"e giden yol açılıyor. Veriyor ama Başbakan, "görmüyorsun" diyor.
Görseler, severler birbirilerini. Ne kadar yakışıyorlar aslında değil mi?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

12 Eylül bildirisinin tam metni

15 Temmuz darbe girişimi bildirisinin tam metni