Ticaretin bu mu senin Türkiye?
Alış veriş merkezlerinde ne güzel barış, esenlik, serinlik
vardır değil mi? Ama onlar bir savaş karargâhına benziyor daha çok!
Biz ölüm oyuncusuyuz
Usuldan alıştırırız sizi ölüme
(Nelly Sachs, Çeviri:
Melike Öztürk, Can Yayınları)
Alış veriş iyidir. Mal alıp vermek, kavga dövüşten korur. Söz
alıp vermek de öyle, dövüşten, dövüşün örgütlü hallerinden, savaştan. Ticaret
ve ifade özgürlüğü, savaş yerine barışla yaşama yoludur, en kabaca. Çünkü savaş,
can alıp vermektir. İyi değildir. Kötüdür, kötülüktür.
Şimdi bir haber:
“İnşaatında 11 işçinin öldüğü Esenyurt'taki AVM'nin
açılışında akşam saatlerinden itibaren toplanan vatandaşlar uzun kuyruklar
oluşturdu.”
YENİ BİR İNSAN
Alışveriş merkezi, malûm, para harcama kabiliyeti olanların akın
akın gittiği, gezdiği, para verip mal, eğlence aldığı yerlerin adı. Gidenler,
kendilerini iyi hissediyor, benzerlerinin arasında iyi hisseder kendini insan
soyu. Yeni bir insan aslında alışveriş merkezlerinin insanı, eski, kıratı “mal
ile mülk ile” ölçülebilen, yani beş bilemedin on paralık insanın bugünkü
versiyonu. Yenilik evet, başka türlü ölçülebileni azalıyor insanın giderek,
planlı biçimde.
Uzatmayalım.
İşte bu son açılan yer de, böyle insanların doluşacağı yeni
bir alışveriş merkezi. AVM. “Tanrı ticaretinizi artırsın” deyip, az gerilere gidelim.
Çünkü o kadar barışla ilgili değil her şey, üstteki bu mutluluk adasının
dibinde kan ve gözyaşı var, ateş ve su var.
GEÇEN KIŞIN FACİALARI
Buranın inşaatında, 12 Mart 2012 pazartesi günü, gün ateşle
açıldıydı. Mini cehennem, yoksulların, emekçilerin dünya cennetlerinde yeri
olmadığını gösteren cehennem. Esenyurt yangını. 30-35 kişinin kaldığı
çadırlardan birini vuran ateş, 11 işçinin canını aldıydı. Bu alışveriş merkezi,
tüm benzerleri gibi, para-can alış verişiyle kuruldu, özetle. Aynı kış, ondan
kısa bir süre önce o merkezlere de elektrik getirecek barajlardan biri
patlamış, 10 işçi sulara kapılıp gitmişti. Mini tufan. Türkiye gemisine yoksulun,
emekçinin alınmadığını gösteren tufan. Altısı hâlâ oralarda bir yerlerde,
taşın, toprağın, ağacın, çamurun içinde.
O işçilerin hakları, hukukları korunmuş mudur? Elbette,
diyeceklerdir bize, tazminatları verdik, aileleri razı ettik, ceza davaları da
sürüyor. Daha ne olsun, sermayesi olmayan, canını koyar işletmemize, böyledir
bizde adet.
Payına hep ölüm düşenin üç kuruş tazminat dışında hakları da
yok mudur, yurttaş olarak? Sorumluların hızlı ve adil cezalandırılması gerekmez
mi? Bir daha o kazaların olmaması için, yaşamın en üstün değer olduğunu
göstermek için yeterli yaptırımların uygulandığını duyan oldu mu? Bırakın
uygulamayı, hazırlandığını? Duyan olmaz, ölen işçinin cezasını da başka işçi
alır, bakın mahkemelere. Kalanın ticareti ziyan görmeden devam eder.
PAX AVM
Hükümetimizin, devlet adamlarımızın, iktidara gelse aynı
şeyi yapacak muhalefet partilerinin büyük kısmı dahil, pek övündüğü afili,
büyük rakamların altındaki büyük bedel bu: Karın tokluğuna, yok pahasına,
haksız, hukuksuz, gece gündüz çalışan işçilerin ve çocuklarının açlığı,
yoksulluğu, ölümü.
AVM’lerin medeni alış veriş ortamı, “pax AVM” denilecek şey,
arkada süren bir savaşla kuruluyor: Gözlerini dört açıp perdelerini kapatmış
adalet sarayının, sayıları, ışıltıları, başarıları ve gözyaşı ticaretine
yarayacak seçilmiş acılı öyküleri seven, gayrısıyla ilgilenmeyen iyi
düzenlenmiş medyasının gizlediği, gizlemese de kırarak yansıttığı bir savaş.
Evet, mal alıp mal vermek iyidir dedik. Söz alıp söz vermek
iyidir. Sohbet, muhabbet, müzakere denilir buna. İfade ve örgütlenme özgürlüğü
gerektirir.
Bunları elde etmek için terazide can tutmaksa kötüdür. Buna
savaş denir. Kozan’da dağa taşa karışan yoksul işçiler, AVM’lerin cilasında
kömüre dönmüş canları yatan Van depremzedesi işçiler, bu savaşın tarafları ve
mağdurları. Bu savaşın galipleri, sınıf savaşının galipleri, daha görünür olan can
yakıcı büyük savaşın da galipleri, devamını istemeleri doğal. Söz alıp söz
vermek yerine, yani oturup müzakere etmek yerine, galibin kibirli
ceberrutluğuyla para verip can almayı seçenlerin tercihi.
HUKUKSUZLUĞA RIZA
“AVM barışı” yaşanan ülke, dağdaki, ovadaki, fabrikadaki, şantiyedeki
savaşa gözlerini yuman “orta sınıf” nüfusuna güveniyor olmalı. O yapay
cennetlerde aklı, ruhu uyuşmuş, sadece parası çalışan sınıf. Ne kadar ekmek, o
kadar köfte mutluluğunun bencil ordusu.
O sınıf, bütün bu savaşları görmeden gününü gün ediyorsa,
AVM’lerin birer savaş karargâhı olduğunu da söyleyebiliriz. Ganimetten paya düşenin
harcandığı korunaklı karargâhlar. Hukuksuzluklara göz yumma kabiliyeti de
bundan. Hukuksuz bir rekabet düzeninde bal bulaşmış parmağını emerken,
gayrısını görmek istemiyor. Hukuksuzluk lehine çünkü onun.
Sıradan ticari mekânların, çarşı, bakkal irilerinin temelini
bakanların, başbakanların atmasının nedeni de bu.
Haksız, hukuksuz, dört nala en ileri kapitalistleşmenin
adını da ileri demokrasi koyuyorlar.
Yorumlar
Yorum Gönder