"Milli aşure"nizden Alevilere şifa çıkmaz!
Bir görüntü: Cumhurbaşkanı, askere aşure dağıtıyor. Kazanlardan birinin üstüne 16 yıldızlı Cumhurbaşkanlığı forsu işlenmiş. Forslu aşure, evet. Bir kazana da Türk bayrağı işlenmiş. Bayraklı aşure. Bakar bakmaz görülüyor…
Zaten görülsün diye yapılmış. Göstermek için. Aşureden çok da pastaya benziyor. Bir gösteri fotoğrafı bu ve kadrajdaki herkeste bir sevinç, bir neşe. Neşeli aşure. Neşe, fors ve bayrakla gösterilen içinde bir de gösterilmeyen var, örtülen. Hem neşenin, hem forsun, hem bayrağın örttüğü bir şey.
İmamlar çorbası
‘Gêrmî ya Îmaman’ diye bilirdim çocukken. ‘İmamlar çorbası.’12 İmam’a atfen. Elbette Kerbela yası olarak – oruç günlerindeki yasın bitimi, yas dökümü (Caferiler örneğin, aşureye iyi bakmaz,‘Yas gününün bayram havasına bürünmesidir’ diyerek Muharrem’de pişirilmesini hoş karşılamazlar).
Bir yas dökümü anı olarak ‘gülme’nin serbest kaldığı zamandır da, çünkü ‘gülme’ oruç günleri boyunca et ve suyla birlikte, tatlıyla birlikte yasaktır.
Muharrem orucu (en azından benim içinde doğduğum yerdeki Alevi toplumu için) sadece nefs terbiyesine yönelik bir oruç değildir. Bir fazlayı içerir, yas içerir. Kerbela’nın yeniden yaşanması, tekrar edilmesi, inananların ruhunun Ehli Beyt’e yapılan zulmü unutmaması için tekrar edilmesi.
Pişirme ortak ama yüklenen anlam pek değil
‘Aşure’ İstanbul’a gelince duyduğum bir isimdi. İstanbul’da‘yabancılar’ ya da işte ‘Sünniler’ de pişirip dağıtıyordu. Pişirme ortaktı ama yüklenen anlam pek değil.
Törensellik yoktu, yas alameti de. Geleneklerin şeklindeki ortaklık, yüklenen anlamlardaki farkı, hayli derin farkı paranteze alarak söylersek, bir ‘birleşme’ noktası diye kabul edilebilir, ama o kadar.‘Şekli’ bir birleşme.
Elbette ne Sünni aşuresine yas eklemek gerekir, ne Alevi aşuresine neşe katmak. Bu ‘fark’, ‘aşure’ törenleri siyasal boyuta taşınınca, devlet aygıtının işlemlerine girince, yarı resmi törene, siyasal sahnede gösteriye dönüşünce bir anlam katı daha kazanır.
Törenselliğe giden yol
O ‘fark’ı anlayabilmek için, bu törenselliğe giden yola bir bakalım: Bu ‘tören’sellik, Başbakan Davutoğlu’nun Alevi açılımı geleceği haberini vermesiyle başlatıldı, o da bir dergâhta Aşure törenine katılacaktı. Peşinden Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda ‘Muharrem Aşı‘ verildiğini duyduyduk. ‘Alevi temsilciler katıldı’ denildiydi.
Cumhurbaşkanı, başbakan olduğu dönemlerde de bir iftara katılmış, önündeki su hayli tuhaf durmuştu. Muharrem orucu döneminde su içmeyen Alevilerin iftar sofrasında su bulundurmak, Alevilerden kendisine bir jest olsa gerekti. Bu seferki sofrada da su olduğunu öğrendik, toprak bardaklarda. ‘Gösterilmemiş’tu su bu defa. ‘Hassas’ davranış mı, gözden kaçırma mı? Bunun da cevabı forslu aşurede.
Aleviler cumhuriyetin yurttaşı olduklarına göre, aşure de zaten sadece Alevilere özgü olmadığına göre, şekli beraberliği, içerik farklarını herkesin kendisine bırakarak ihmal edebilir, bu türden törenlere hoş bakabiliriz. Böyle olunca, din-siyaset ilişkisindeki tartışmaları da askıya alarak, cumhurbaşkanının aşure dağıtmasını, Alevilerin devlete yönelttiği şikayetlerin çözümü için umut veren bir jest gibi de değerlendirebiliriz.
‘Alevi’lerden çok ‘Sünni’lere yönelik bir sahne
Fakat bu törenler, su görünürken de, görünmezken de‘Alevi’lerden çok ‘Sünni’lere yönelik bir sahne gibi durmuyor mu? Haydi suyun şeffaf bardaktan opak kaseye geçirilmesinde Alevi hassasiyetlerine az bir dikkat var diyelim, forslu, pür neşeli ‘Aşure dağıtımı’na ne diyeceğiz?
Kerbela yasına atfen kurulan Alevi aşure sahnesine, 12 İmam ruhu için kurulan sofraya 16 yıldızlı devlet forsunu koymak, hukuken ‘dine mesafeli’ ama fiilen hep ‘Sünni’ devletin damgasını aşureye boca etmek, Alevilere ne tür bir mesaj içerir? ‘Asıl Alevi benim’sözünün görselleşmesi değil midir bu? Bayrak ve Saray forsu artık aşureye katılması mecburi iki yeni dane midir devletin teklif ettiği‘Asıl Aleviliği‘ne göre?
Yorumlar
Yorum Gönder