Portreler/Faruk Eren
I
güneşin dikeniydi çizen
işte tam şuraya
gülümsemesinin başladığı yere
balmumu kadranına kalbinin
o kızıl çemberi
yüzündeki akrep
yelkovandan hızlı dönüyor
günü bitmek bilmiyor bazen böylece
bazen gecesi kim bilir kaç gece
kayıtsız bir nakkaş
gibi çalışır güneşi
çizer ve döndürür
yeniden
ve yeniden
o kızıl çemberi
sarıp sarmalasın
diye bedenini
yaklaştığında ona
dokunduğunda
bilmeden kanamanın sürdüğü yönü
ışıkta saklanmışı
karanlıkta
hazır darbeyi:
acının zembereğini boşaltan darbe
zihindeki burguyu çalıştıran
yine bedende taşınır
bedende bitip bedende başlayan
II
sönüp gitti mi sonunda
içinden geçtiği yangın
bırakıp dalgın yüzünde
alevlerin oyununu?
birlikte doğduydu
o güneşle
birlikte göz kırpıyor. ağır
ağır anlatırken ardında kalan yolu
önünde bir yol açılıyor
kelimeler düşüyor tozuna
bir kaybolan bir beliren defter
bir dökülüyor bir toplanıyor kelimeler
sessizce dolanıyor kenti
yere dönük karaltısısaklasın diye yağan kül
içindeki közün sıcaklığını
III
beyaz bir gül gibi
ufkunda düşlerinin
uzak denizlerde seferde
yelkenlisi gençliğin
su kesiminden fırlayıp
güneşin kadranına
o kızıl çemberi
çalınca sirenleri yalnızlığın
vurgunun yenilenme vakti
Yorumlar
Yorum Gönder