Sus, yoksa işçiden yana zannederler!

Rezalet sürüyor. Şu devlet-patron el ele, işçi haklarını yeme zirvesi rezaleti.



SGK Hürriyet'in sorularını yanıtlamış. (Aşağıda o bölümün tamamı var.) "Üst düzey bir yetkili" imiş soruları yanıtlayan. Bir düzey var gerçekten yanıtlayan kişide. Araziyle düz olmuş, gazeteci kapısına dayanınca. Niye adını vermezsin sen? İşçinin yanında yer almak ayıp mı? Anlaşılan ayıp ki bu "üst düzey yetkili" beyefendi adını bize bağışlamıyor.


Oysa yargıç efendi, müfettiş efendi, bilirkişi efendi gururla sıfatlarını, adını gözümüze sokmakta bir sakınca görmemişler. İşçiye karşıysanız haykırın büyük puntolarla adınızı, sözde yanındaysanız da eveleme, geveleme. "Bu ne rezalet" diyememiş de beyefendi, "SGK, işçi, işveren, emekli ya da hak sahiplerinden herhangi bir sosyal tarafı incitecek hiçbir faaliyetle yer almaz" diyebilmiş. Sosyal tarafmış!

Eşitliğe bakın siz, eşift mesafeye bakın! "Açık yakalandık, şimdi patron aleyhine de konuşulmaz. O arkadaşa gününü gösteririz" filan kıvırmalarını bize "sosyal taraflara eşit mesafe" diye yutturmak istiyor.
Alenen suç işleniyor orada beyefendi! Sınıf suçu. Egemenin kesesinin şıkırtısı etrafında toplaşmış memurun, hakların nasıl engelleneceğine dair akıl vermeye gidiyor. "İzin alması gerekir. Almadığına göre..." filan gevelemeleriyle kandıramazsınız kimseyi. 

12 Eylül generallerinin Halit Narin beyefendinin yüzünü güldürmek, demek ki bütün işçi sınıfının ağlatmak için başlattığı uzun ince yolun geldiği en ahlaksız yerlerden birindeyiz. Temel makina değişmiyor, devlet-sermaye el ele, işçi hakkı yemeye makinası: İşçilerin açacağı davaların bürokrasisi koşa koşa patrona akıl vermeye gidiyor. Utanmak gereksiz, çünkü çalışan haklarını yemenin utanacak bir tarafı yok. Bu makinanın yağı işçi hakları, yemesi güzel. SGK ancak bu kadar laf söyleyebiliriyor.
Bakan? Sormayalım en iyisi. Hangi bakanı hak savunurken gördük? En son gördüğümüzde hastaların cebine para sıkıştırıp başından def etmek isteyen bakanın ne kadar iyi birini olduğunu anlatıyorlardı bize.


Bir de Yargıtay var oyunda. Yargıtay ne alemde Yargıtay?
Yargıtay hiç konuşmaz zaten. Yargıçlar kararlarıyla konuşurlar, yargıcımızın kararı da patronun yanında durmak. Yargıtay'a söz söylemek düşmek. Onuru incinir yargıcımızın.
"Onursal yargıç" sıfatını böyle ucuza harcıyorsa, o sıfatı veren kurum ne yapıyor? "Bana ne emekli" mi diyecek? Sahi, emekli yargıçlara niye onursal sıfatı takılır? Temel eksikliklerini gidermek için mi?






İşte adını açıklamaya utanan üst düzey yetkilinin sözleri:


"Konuyla ilgili olarak Hürriyet'in sorusunu yanıtlayan SGK'dan üst düzey bir yetkili, SGK'nın "işçi, işveren, emekli ve tüm hak sahipleri arasında, tümüne eşit duran mesafede duran bir kurum olduğunu" vurgulayarak, işçi hakları aleyhine böyle bir toplantıya SGK'dan bir katılımın "kabul edilemeyeceğini" söyledi. Yetkili,  "Biz kurum olarak böyle bir toplantı düzenlemeyiz. Böyle bir toplantıda da yer almayız" dedi.
SGK'da görevli bir kişinin böyle bir toplantıya katılması için Kurum'dan izin almasının gerekli olduğunu da vurgulayan aynı yetkili, "böyle bir izin talebi söz konusu olmadı" diye konuştu.
SGK Başmüfettişinin böyle bir toplantıya "kurum adına katılmasının mümkün olamayacağını" vurgulayan SGK yetkilisi, "kendisini katılmaması konusunda uyarırız. Ancak herşeye rağmen katılırsa da, hakkında disiplin hükümlerini uygularız. SGK, işçi, işveren, emekli ya da hak sahiplerinden herhangi bir sosyal tarafı incitecek hiçbir faaliyetle yer almaz" diye konuştu."
(İşte Hürriyet'teki haberin tamamı)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

12 Eylül bildirisinin tam metni

15 Temmuz darbe girişimi bildirisinin tam metni