PKK ya da KCK'yi kim yarattı? Birakujî
“Söz ademde gizli değil, illa adem sözde
gizlidir.”
(Kabûsname, Keykavus bin İskender, Çeviri: Mercimek Almet)
Türk milliyetçiliğini adıyla yapan partilerden MHP’nin
yetkili bir ismi, Mehmet Şandır, “Gizli sevişen eşkere doğururmuş. KCK, AKP
yöneticilerinin PKK ile yaşadığı yasak aşkın meyvesidir” dedi. Fazla ilginç değil
söz. MHP AK Parti’yi bu minvalde uzun süredir suçluyor. Vaktiyle Turgut Özal da
böyle suçlandı.
Şandır’a yanıt gecikmedi. İktidar partisinin Genel Başkan
Yardımcısı Ömer Çelik: “Ergenekon hakkında bilgisi olanlar, PKK ve KCK’nin
“Ergenekon özel mirası” olduğunu bilirler.”
Demek ki ikisine göre PKK de KCK de “özel ve kötü niyetli
bir uzlaşma, ilişki” ile kurulmuş yapılar. Sorunu bu şekilde karanlık iç-dış güçlere
bağlama geleneği 12 Eylül’de billurlaştı: “Biz kardeşiz de bizi istemeyenler bu
fitneyi araya soktu!” Kenan Evren, çok sevdiği, çok veciz biçimde dile
getirmişti bunu: “Türk ve Kürt isimlerindeki harfler bile ortak, t, ü, r ve k.
Kardeşiz. Aynıyız.”
12 Eylül aklı deyip geçmeyin, az gittik, uz gittik, gece
gittik, gündüz gittik, dere tepe düz gittik, bir arpa boyu yolmuş meğer. Hakikati
gizleme, onu kendi siyasal hedeflerine uygun sözde gerçeklerle ikame etme oyununun
anahtarı olan “karanlık güçler söylemi” ve ondan daha da boş bir “kardeşiz”
nutku.
KARDEŞ KATİLLİĞİ
Madem kardeşlikten bahsediliyor bu kadar, “kardeş”likle
ilgili bir terimle devam edelim: Brakujî, Kürtçe. Kardeş katilliği, Türkçe.
İbrahimi gelenek uygarlığın öyküsüne bir kardeş katli
yerleştirir. Habil-Kabil meseli iki şekilde okunur: Bir yanıyla
“Öldürmeyeceksin” yasağının çiğnenişidir. İbret olarak okunur. Öteki yanıyla
kötülüğün insanın fıtratından olduğunun delili olarak.
Öyle midir gerçekten? Kötülük, kardeş katli insan doğasının
bir gereği midir? Kardeş katlinin bu en eski öyküsüne göre katil, “kadını,
çocukları ve toprağı” almıştır. Lanetli payı. Kardeş katli yani dünyevi
sonuçları olan bir fiil. Bir iktidar öyküsü. Nitekim Osmanlı dahil, bildiğimiz
irili ufaklı tüm “iktidar” yapıları hep hazır olmuşlardır kardeş katline. Fakat
Habil-Kabil meseli bize bir şey daha söylüyor: Cinayetin sebebi kardeşlerin
“iktidar hırsı” değildir tek başına. O hırs kışkırtılmıştır. Cinayet sebebi
kendilerine ayırdıkları paydan, lanetli paydan değil, üstün gücün talep ettiği
paydan, altın paydan çıkmıştır! İktidar, kardeş katline sürükleyen bir
makinadır. Altın paya kışkırtıp, lanetli payı ağzınıza tıkar.
“ÇÖZÜM”ÜN GELECEĞİ YER
İnsanlığın bir mücadelesi varsa, kardeş-kıyıcılığın yaşam
alanlarımızdan dışlanması mücadelesidir. Kardeş kıyıcılığın bir kültürdeki
potansiyel varlığı, kayıpların, katliamların, soykırımların o kültürün iklim ve
coğrafyasında bir hayalet olarak dolaşması demektir. Hayaletler ölümsüzdür, fakat
daha kötüsü kesinlikle ölümcüldür. İnsanlık diye bir şey olacaksa, kıyımdan
uzaklaşmayı başardığı ölçüde olacak; ancak o zaman hayaletlerin mezarlarına
çekildiğini umabiliriz.
Tekrarda hiç ziyan yok: Siyasetin temelinde kan ve şiddet
vardır, uygarlığın temelinde kanı ve şiddeti sönümleme çabası. Uygar siyaset,
kanı ve şiddeti dışlayacak yöntemleri bulan, geliştiren siyasettir. İktidarın
(muhalefet çoğu zaman, bu konuda kesinlikle iktidara dahildir!) elde kudret var
iken bulmaması, geliştirmemesi, vahşi siyasetten elde ettiklerinden memnun
olduğunu da gösterir.
Şimdi başa dönelim: 12 Eylül’le billurlaşıp bugüne kadar
yaşayan, iktidarla muhalefetin özünde anlaştığı, sadece öznesini tartıştığı “karanalık
güçler teorisi”nin varacağı yer saçmadır. Bu teoriye inanabilmek için, Kürtleri
PKK’nin var ettiğine de inanmak gerekir. Sorun Kürtlerin zaten var olması ve
var kalmak istemesidir. “Çözüm” gelecekse iktidarın buna ilişkin kararıyla gelir.
(24 Şubat 2012 Radikal İnternet)
Benzer yazılar için:
Yorumlar
Yorum Gönder