Alevilik resmen kapatılmıştır, hayırlı olsun!
Yargıtay’ın “cemevi yapmayı, bakmayı, yaşatmayı”
amaç
edinmiş derneği kapatması,
bütün cemevlerinin kapatılmasına kadar varabilir.
Pratikte buna kimse cesaret edemez belki
ama hukuken bu yol artık açık.
“Hünkârım, kan eyle kanun eyleme.” Bir Osmanlı sözü.
Padişahın “hukuk dışı”na çıkma eğiliminin “kanun” haline gelmesi korkusuyla
söylenmiş. Bir uyarı, bir yakarı. İktidarların bazı fiillerinin, insanı ölüme razı
edebileceğini gösteren gerçekçi ve stilize bir söz.
Keşke sadece saltanat çağından kalma biz söz olaydı.
İnsanın kana razı gelip kanuna razı gelemeyeceği ne
olabilir? Çok şey, “haklar ve özgürlükler” alanına giren birçok şey.
KAN İLE KANUN
Kişinin sürülmesi “kan”dır, sürgünün yasalaşması kanun. Kişinin
mülkünün elinden alması “kan”dır, el koymanın otomatikleştirilmesi kanun. Kişinin
konuşturulmaması “kan”dır, dilinin yasaklanması kanun. Kişinin ibadetine engel
olunması “kan”dır, engelin genelleştirilmesi kanun. Kişinin hakkının yenmesi kandır,
haksızlığın sistematikleşmesi kanun. Kişinin bombalanması kandır,
bombalayanların korunması kanun.
Kan-kanun hattında yakın dönemde bol bol yargı kararı
çıkıyor. Sonuncusu Yargıtay’ın, bir süre önce Mor Gabriel mülküne el konulması
kararını alan Yargıtay’ın. Son karar bir Alevi derneğinin kapatılıp
kapatılmamasına ilişkin hukuki tartışmayı karara bağladı. “Kapatma” kanun
olarak ilan edildi.
ARTIK CEMEVİ AÇILABİLİR
Mİ?
Şimdi soralım: Aleviler cem evi yapabilir mi? Son Yargıtay
kararına göre hayır.
Aleviler cem evi yapmak için dernek kurabilir mi? Son
Yargıtay kararına göre hayır.
Ortada cem evleri var, sayısını bilmiyoruz ama çok. Bunlar
ne olacak? Son Yargıtay kararı ne olacağını söylüyor: Cem evi inşası, bakımı,
çekip çevirmesi için kurulmuş dernekler kapatılır. “İbadethane” olarak cem evi
yapılamaz.
Yapılırsa? Yargıtay yol gösteriyor: İbadethane ise cami
olması gerekir. Cami ise Diyanet’e verilmesi gerekir.
Değilse? Burası da bu hukuka göre gün gibi açık: Dernek
kapatılınca, malları da tasfiye edilir! Yani Yargıtay kararı basit, sıradan,
bir karar değil, derin siyasi anlamları olan bir karar: Bütün cem evlerine el
koyma yolu açıktır. Devletperestler şükür devlete ve onun yargısına diyebilir.
MÜLKLERE NE OLACAK?
Dernekler yönetmeliği, madde 89/b aynen şöyle:
“Tasfiyenin mahkeme kararı ile yapılması:
Tüzükte tasfiyenin ne şekilde yapılacağının genel kurul
kararına bırakıldığı hallerde, genel kurul tarafından bir karar alınmamış veya
genel kurul toplanamamış veya son yönetim kuruluna yapılan tebligata rağmen
tasfiye işlemleri yapılmamışsa yahut dernek mahkeme kararı ile
feshedilmişse, derneğin bütün para, mal ve hakları, mahkeme
kararıyla bulunduğu ildeki amacına en yakın ve kapatıldığı tarihte en fazla
üyeye sahip derneğe devredilir.
Bu derneklerin para, mal ve haklarının tasfiyesi mahkeme
kararında belirtilen esaslara göre yapılır ve tasfiyenin tamamlanmasını
müteakip, durum ilgili mülki idare amirliğine bildirilir.”
Yargıtay’ın kararına ve bu yönetmeliğe göre cemevi
dernekleri tasfiye edilebilir ve edilirse de mülkleri “amacına en yakın, en
fazla üyeye sahip derneğe” gider. Bu bir başka “cemevi derneği olamayacağına
göre, kime gider?
Devletperestler cuş u huruşa gelip nara atabilir: Şükür
devlete ve onun yargısına!
MEVZUAT SORUNU MU
VAR?
Denilebilir ki, Yargıtay ne yapsın, mevcut kanunlar bu
kararları zorunlu kılıyor. Yasa koyucu işleri düzeltmezse bu tür kararlar
mecbur olur filan filan… Bir yere kadar doğru, sadece bir yere kadar: Mor
Gabriel mülküne el konulmaması için yasa koyucuya hiç gerek yoktu. (El
konulduktan sonra yasa koyucu kılını kıpırdatmadı, hoşnut yani karardan.) Fakat
Yargıtay o dosyada geçen yüzyılın başından beri Hıristiyanlara siyaseten
ayrılan payın bekçiliğini yaparken, yurttaşları “yabancı” diye tanımlayan
içtihadı birleştirme kararını vermiş 1970’lerin Yargıtay’ının ölmediğini ilan
etti, dosta düşmana.
Dernek kapatma kararında da aynı hukuksuzluk işledi:
Birinci ve en önemlisi, dayandığı kanunları yanlış
yorumladı; çünkü, Diyanet “hukuken” bir anlam ifade edecekse, sadece cami için
edebilir, kanununa göre. Yargıtay, yapılanın “cami” olmadığını saptarsa belki
Diyanet’ten görüş alabilir, cami olmadığını saptarsa alamaz. Çünkü Diyanet’in
“cami” dışındaki yerler için yetkisi yok, kanununa göre. İkinci ve daha
önemlisi şu: Yasalar, anayasal hak ve özgürlüklerin yok edilmesi için
çıkarılamazlar. Bir yargıcın, yargıçlar heyetinin elinde daima anayasaya açıkça
aykırı hükümleri ortadan kaldıracak mekanizmayı işletecek bilgi ve güç vardır. Bir
kanun maddesine ve din kurumunun fetvasına bakarak karar veremez.
Toplayalım: Karar, Alevilerin cemevi yapmak, yaşatmak vb.
amaçlarla tüzel kişilik oluşturamayacaklarını ilan ediyor. Yani
örgütlenemeyeceklerini. Yapılamayan bir cemevinin içinde cem de olunamayacağına
göre, karar Aleviliği kamusal alanda yasaklamış oluyor.
Kötü zamanlardayız. Padişah hem kan eyliyor, hem kanun. Ulemasıyla,
askeriyesiyle. Ve biliyoruz ki devletler bilerek iş yaparlar. İyi bir bilme
olmasa da bu.
Yorumlar
Yorum Gönder