Hüküm Allah’ındır; nihai, mutlak, kusursuz hüküm onundur. İnsan hükmü kusurludur, hiç kimse, en yetkin yargıç ve en yetkin yargı teşkilatı bile kusurdan münezzeh değildir. Bu nedenle “Yargılamayın yoksa siz de yargılanırsınız” kelamı edilmiştir. Tanrı adil olmayı emreder, adil olmayan cevreder, zalimlerden olur. Fakat nasıl adil olunacağını söylemez. Adalet için çaba göstermek insanın görevidir. Adaletin peşin formülü olmaz, o daima bir arayış, bir çaba, bir mücadele alanıdır. Peşin formül olmadığı için ve hüküm Allah’ın olduğu için yargıçlar “gerçek” ya da “hakikat” olarak değil, “vicdani kanaat” ile hüküm verirler. Aynı nedenlerle adli muhakeme dahil her tür muhakeme kurallara, kaidelere bağlanmış, geliştirilmiş protokollere, özelleştirilmiş yöntemlere tabi tutulmuştur. Sadece yargıç değil, savcı değil, avukat değil, herkes bu kurallarla bağlıdır. İlgili ilgisiz herkesin kurala uygunsuz, kaideye aykırı, protokollere duyarsız, yöntemlere bigane hareket edilen yerdeki yargı sadec...
Evvela açık, sarih, tartışmasız, kuşkusuz biçimde söyleyeyim: Erdal Erzincan’dan incinmedim, hatta onun incinmiş olma ihtimali beni daha çok incitiyor. Erdal Erzincan’dan razıyım. Niyetinin sahihliğine ve yol ereni oluşuna şahidim. Onu inciten sözlere rızalığım yoktur. Sonra meseleye geleyim: Evet, Erdal Erzincan’ın söylediği şey hatalıdır. İfade olarak hatalıdır. İçerik olarak hatalıdır. Zamanlama olarak hatalıdır. Mecra olarak hatalıdır. Fakat önce bazı tashihlerle konuşmak lazım: Erdal Erzincan “Kürt Alevi olmaz” demiyor. Erdal Erzincan “Kürt Alevi olmasın” demiyor. Erdal Erzincan “Kürt Alevi ikincildir” demiyor. Erdal Erzincan “Kürt Aleviler Türk olsun” demiyor, “Türk’tür” hiç demiyor. Peki hatası ne? İfade olarak: İbadet dili ile ayin dilini eşitlemesi bile yeterince ciddi bir hata. Mesela ayin dili diyelim ki Türkçe olsun, bu “ibadet” dilini etkilemeyecektir çünkü Türkçe bilmeyen biri ibadetini doğa...
Yorumlar
Yorum Gönder