Arşiv devletinse hafıza bizimdir.
*
Husê Gago, büyük dedem, İstanbul'a ilk gelip bir süre kalınca şöyle demiş: Min zanî, merû (mîrov) pir e, merûtî tu ne (ben bildim, insan çoktur, insanlık yoktur.
Dua
İnsan nasıl dua edebilir? Ediyor, ama nasıl?
Ben kimim ki Tanrı'dan bir şey isteyebileyim? Ben kimim ki ona seslenebileyim? Aynı şekilde, inanmak da inancı aşan bir yan içermiyor mu? İnanmamak bir başarısızlıksa mesela, bu çaresizliği inançlı numarası yaparak mı aşacağız? "İman ettim" dediğimde, gerçekte ne dediğimden emin olabilir miyim?
x
Konu basit: Yargıyı kaldır, adalet artar. Polisi kaldır asayiş artar. Askeri kaldır güvenlik artar. Eğitim kaldır cehalet azalır. Kapitalizmi kaldır belki insanlık bile artar.
"Devletin kendini koruma hakkı" denilen şey, her durumda siyasal faaliyet alanın (yargı teşkilatının da yardımıyla ve gerekirse hukukun ilgası yoluyla) daraltılması anlamına gelir.
Kendini koruması gereken şey devlet değil toplum-insandır.
Sanat ve savaş
(12 Eylül 2011)
Gutenberg'den elektronik devrime
"Gutenberg devrimi" denilen şey, herkesin okur yazar olabilmesinin önünü açmıştı. E-devrim denilen şey, herkesin yazar, müzisyen, oyuncu... olmasının yolunu açıyor.
(5 Eylül 2011)
Ulus-Devlet
Ulus-devlet denilen şey, ulusun devlet kurmasıyla ortaya çıkan bir şey değil. Tam aksine, devletin ulusu ele geçirmesi, devlet aygıtlarını kullanarak kendisine yeni bir ulus yaratmasıdır.
(29 Ağustos 2011)
Azınlık, yabancı, göçmen... Nedir?
Şaşırıyorum, her insanın bir göçmen olduğunu, doğduğu eve yabancı olarak geldiğini ve orada uzun, çok uzun süre bir azınlık olarak kaldığını nasıl düşünemez insan?
(12 Ağustos 2011)
*
İnsan, iğnesi dünya plağının. Günler bir türlü çizer, geceler başka türlü şarkısını.
(6 Ağustos 2011)
*
Gideceğiz, geldiğimiz gibi. Tek kazancımız yürekteki derin yanık.
*
Gece, büyük bir sözlük. Her bakışta değişir anlamı, gün boyu aşınan sözcüklerin.
*
Sözcükler, küreklerim benim, beden kayığını karşı kıyıya taşıyan.
*
Gece ulu bir ağaç, döke döke yapraklarını yol açan sabaha.
*
Göç değil kuşlarınki, küçük bir yolculuk, bir yuvadan bir yuvaya.
(2 Ağustos 2011)
*
Köstebek toprağı kazmaz, kazdığına toprak demez. Benim, senin, karıncanın, salyangozun... herkesin dünyasından dişle tırnakla kendine bir dünya yapar, kendi dünyasını ayırır.
*
Dünya tanrının ağzından kaçırdığı bir söze benziyor daha çok, özenle söylenmiş gibi görünse de uzaktan.
*
Ömür, her damlada boşalan sarnıç. Yaşam, yataksız akan ırmak, Samanyolu’na...
*
Kalem, nefes
Sözcükler, buğu
Dönüp bakınca kendini göremediğindir, yazı.
*
Soru
Nesin sen insansoyu, saymazsak elindeki kanı?
*
Mektup
Şu insan
Ne kötü yazılmış bir mektup!
*
Eskil Öyküler
"Çocuklar", dedi Adem, "Biz aslında kovulmadık cennetten, kaçtık. Dünya ceza değil ödüldür, dişle, tırnakla da olsa burayı yurt yaptık..."
"Tek sorun şuydu ki çocuklar" dedi, "Yerimizi öğrendiler. Tek çaremiz de burası bizim, biz kardeşler ulusunun. Size, babalara, sultanlara, efendilere, krallara, firavunlara, başkanlara, beylere, paşalara bırakmayacağız demek."
*
İlk cinayetin çözümlenmesi: Suçu baba işledi, yaşı küçük olanın üzerine yıktı.
*
Nuh'un gemisi filan yoktu. Katliam tasarlandığında bazılarımız yüzmeyi öğrenmiştik, bazılarımızın dostları vardı, bazılarımızın da vicdanı.
*
Rasyonalizm ve Faşizm
İnsan aklının devlet aklıyla eşitlenmesine rasyonalizm diyoruz; insan vicdanının devlet vicdanıyla eşitlenmesine de faşizm.
Zulüm düşünmeyi gerektirmez, hazır düşüncelerle yetinebilir pekala; ama "yeni" zulüm biçimleri, yeni düşünceler gerektirir. Örneğin rasyonalizm olmadan binbir çeşit zulüm olabilse de faşizm olmaz.
Ömür, her damlada boşalan sarnıç. Yaşam, yataksız akan ırmak, Samanyolu’na...
MEŞKLER-Yürüyüş
MEŞKLER-İnsan Yasa ve Özgürlükler
MEŞKLER-Şairler ve Zaman